Meridyen Eğitim Kurumları

Celalettin Küçük


GAZETECİLİK ZOR ZENAAT!

Dost ve Arkadaşlarım kısaca beni tanıyanlar bilirlerki hiçbir zaman "Gazeteciyim" iddiam olmamıştır.


Her ne kadar bu sektör ile tanışıklığım ve ekmeğini yemişliğim 35 sene öncesine dayansada, Sarıyer`in ilk web portalının (sariyerim.com) ve bir çok internet sitesinin sahibi olsamda, basılı bir yayın organına sahip (Sarıyer Aktüel) olsamda  mesleğin eğitimini almış ve bu işi tek geçim kaynağı olarak yapan insanlara saygımdan dolayı kendime Gazeteci sıfatını yakıştıramam. Kendimi daha çok hazırladığım ve ajanslardan intikal eden haberleri sizlere aktaran bir haberci olarak görüyorum. 

Gazetecilik gerçekten çok zor bir meslek, bu mesleği icra ederken ister istemez bir çok tatlı, tatsız olayla karşılaşabiliyorsunuz. Şöyleki, saatler süren bir toplantıya katılırsınız, çok samimi düşüncelere tanık olursunuz, herkes eteğindeki taşları döker, bomba haberler yakaladım diye sevinirsiniz, atacağınız başlığı düşünürsünüz ve toplantının bitiminde basına kapalı olduğunu öğrenirsiniz ve haber yapamazsınız çok üzücü bir durum olmasına rağmen ETİK KURALLAR gereği birşey yapamazsınız. Zaten her duyduğumuzu, her öğrendiğimizi yazsaydık herşey çorba olurdu. 

Emek verirsiniz, günlerce peşinde koşarsınız ve nihayet bomba gibi bir haber hazırlarsınız, ya da daha basit olarak diğer habercilerin görmezden geldiği bir olayı gündeme taşırsınız bakılırki çok takip edeni vardır hop haberi kopyala yapıştır ya da bir kaç yerini değiştir altına imzanı at ve ver yayına. Gözünüzün önünde emeğiniz çalınır ama hatır, gönül dersiniz, boşver nasıl olsa laftan anlamaz dersiniz ve sineye çekersiniz.

Bu işin zor yanlarından bir taneside ne İsa`ya yaranabilirsiniz, ne Musa`ya. Habere konu kişinin lehine olan bir şey olduğu zaman senden iyisi yoktur, en tarafsız doğru yazan sizsinizdir ama biraz zülfüyare dokunduğunuz zaman sizden daha kötüsü olmaz!

Bazen günler süren emek ve zaman harcarsınız, belgeli, dayanaklı bir haber hazırlarsınız, konunun muhatabı haberi çürütmek ya da tekzip etmek yerine en ağır hakaret ve küfürlerle sizi yıldırmaya çalışır. Algıyla konuyu özünden çıkartıp kişisel mevzuymuş gibi yansıtmaya çalışır, itibarınızı ve haberinizi değersizleşme gayretine girer.

Bütün bunları yazarken "iğneyi kendine, çuvaldızı başkasına batır" Atasözünden hareketle birazda özeleştiri yapmakta fayda var. Maalesef haddini bilmeden kendisini dev aynasında gören ve alçak dağları ben yarattım edasıyla çapına bakmadan vatandaşa, kurumlara vs. ayar vermeye çalışan meslek mensuplarıda yok değil. Bunun en son örneğini Konya`da öğretmenler günü etkinliğinde gördük, Devlet erkanının olduğu bir ortamda bir yerel gazeteci, arkadaş ortamında bile oturulmayacak bir şekilde oturarak Vali`nin öfkesine neden olmuştur. Bu gazeteciyi o şekilde oturtan, kendisini dokunulmaz sanması, insanların ona gösterdiği saygı ve hoşgörüyü yanlış yorumlamasıdır.

Gazeteci ya da Haberci artık kim kendini nasıl addediyorsa dikkat etmesi gereken en önemli husus, Kişilik haklarına saygılı olmalı, mesleğin etik kurallarına riayet etmelidir. Elindeki imkanı futursuzca bir tehdit ya da baskı unsuru olarak kullanmamalı, eleştiriye açık olmalıdır. Biraz önce belirttiğim gibi bu meslekte ne İsa`ya, ne Musa`ya yaranmak mümkün değil bu nedenle, kim üzülür, kim rencide olur, kimin menfatine, kimin zararına olur diye düşünmeden sadece gerçekleri, konunun muhataplarından teyit alarak yazmak vicdani bir olaydır. Haberi yaparken gözetilmesi gereken en önemli husus bence hakkaniyettir, kul hakkıdır.