Tarih: 21.02.2020 10:13

Yılmayan ve Pes Etmeyen Bir Kadının Hikayesi

Facebook Twitter Linked-in

Naciye Küçükpomak ise o kadınlardan sadece bir tanesi. Henüz dört aylıkken Serebral Palsi (Beyin Felci) olan Aliş’in annesi Naciye Küçükpomak, yaşam mücadelesini anlattı.

Naciye Küçükpomak 19 yaşındayken aşık oldu ve evlendi. Evliliklerinden bir de Aliş adında çocukları oldu. Henüz dört aylıkken beyin felci olduğu anlaşılan Aliş ve ailesinin hayatı bundan sonra değişti. Eşiyle bu dönemde sorunlar yaşamaya başlayan Küçükpomak, ayrılık kararı alarak annesi ile birlikte yaşamaya başladı. O küçük yaşına rağmen hayatın yükünü omuzlamaktan hiç çekinmedi. Bu yolculukta en büyük destekçisi ise elbette ki annesi oldu. Küçükpomak zorlu mücadelesini biricik oğlu Aliş için severek göğüslerken Sarıyer Belediyesi’de onu yalnız bırakmadı. Birçok kadına olduğu gibi Naciye Küçükpomak için de mikrokredinin kapıları sonuna kadar açıldı. İşte Aliş ve onun için pervane olan iki annenin hikayesi.

"EN BÜYÜK DESTEKÇİM ANNEM"

Oğlum Aliş’im şu an üç yaşında diyen Küçükpomak başlıyor hikâyesini anlatmaya.  “Fizik tedavi ve bireysel eğitim görüyor oğlum. Bu hastalığın Türkçe anlamı beyin felci. Kas gelişimi ile alakalı bir rahatsızlık, tek çaresi bireysel eğitim ve fizik tedavi bu hastalığın. Bu hastalığa dair hiçbir şey bilmiyordum. Şu an ben 25 yaşındayım. İki sene önce eşimden ayrıldım. En büyük destekçim annem, şimdi annemle birlikte çocuğumun hem tedavisini takip ediyoruz hem de bakımını yapıyoruz. Oğlumla ilgilenmem gerekiyor ama bunun yanı sıra çalışmam da lazım. Ama Aliş’ime ayırmam gereken zaman daha ağır bastı ve düzenli bir işim olmadı bu yüzden. Sonra Sarıyer Belediyesi’nin mikrokredi desteğinden ve bunun yanı sıra ücretsiz yer temini sağlayarak kadınlara destek olduğunu öğrendim. Arkadaşlarımın yapmış olduğu ürünleri satıyorum şimdi. Aliş’in tek bir dersi 45 dakika ve ücreti 125 TL benim için oldukça fazla bir miktar. Bu yüzden bu mikrokredi desteği benim için çok iyi oldu.”

"BENİM BİR HAYALİM VAR"

“Aliş’le günümüz sabah çok erken saatlerde başlıyor” diyen Küçükpomak şöyle devam ediyor anlatmaya: “Onun için gün fizik tedavi ile başlıyor. Daha sonra da yüzme dersine gidiyoruz. Bu tempo haftanın belli günleri bu şekilde ilerliyor. Saat 12.00 gibi işimiz bittiğinde evin yolunu tutuyoruz. Tabi bu süreç onu biraz yorduğu için eve gelir gelmez uyuyarak dinlenmek istiyor. Uyandığı zaman beslenmesine özen gösteriyorum. Oyunlar oynuyoruz birlikte genellikle keyifli vakit geçiririz. Aliş her zaman eğlenen gülümseyen bir çocuk. Benim bir hayalim var. Kendimi geliştirip ileride engelli ailelerine seminer vermek istiyorum çünkü onlarla konuşmak onları rahatlatmak beni de rahatlatıyor. Çevremde, çocukları rahatsız olan ailelerin çok olumsuz düşüncelere kapıldığını ve mutsuz olduklarını görüyorum bu beni çok üzüyor, o yüzden onlarla temas halinde olmayı seviyorum. Çünkü iki tarafında birbirine iyi geldiğini düşünüyorum. Aliş çocuklarla iyi anlaşabiliyor ama kendinden büyük insanlardan daha çok hoşlanıyor, ben öyle gözlemliyorum.”

"EL ELE YÜRÜMEK İSTERİM"

“Birlikte yapmak istediğim, düşününce çok heyecanlandığım bir şey var” diyen Naciye Hanım sözlerini şöyle tamamlıyor: “Çocuk ve bir anneyi el ele tutuşmuş yürürken görünce içim buruklaşıyor. Oğlumla bu anı yaşamayı iple çekiyorum. Ben önceden yürüyen çocuklara bakamazdım, sonra sonra yendim bu duygularımı. Tedavi sürecine ilk başladığımızda doktoru Aliş için yürüyemeyecek, konuşamayacak demişti. Bir anne için bu cümleleri duymak inanılmaz acı veriyor. Çevremdeki hiç kimse onun rahatsızlığını kabullenmedi ama bu süreç benim için hızlı bir şekilde ilerledi. Bunu kabullenmek zorunda kaldım çünkü oğlumla ilgilenmem gerekiyordu onun hayatında sadece ben ve annem var.”




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —
... ...