Tarih: 19.03.2021 16:23

Uzman hekimler uyarıyor: "Covid-19 sonrası kaygı, uykusuzluk, felç ve kas zayıflığı görülme oranı artıyor"

Facebook Twitter Linked-in

Medicana Çamlıca Hastanesi uzman hekimleri Covid-19 sonrası kaygı, uykusuzluk, felç ve kas zayıflığı vakalarının görülme oranının arttığını vurguladılar.
Medicana Çamlıca Hastanesi uzman hekimleri dünya genelinde ve Türkiye’de artan vaka sayılarının yaşandığı şu günlerde covid-19 enfeksiyonuna yakalananlarda iyileşmenin ardında kaygı, uykusuzluk, felç ve kas zayıflığı gibi şikayetlerde artış görüldüğünün altını çizdiler ve iyileşme sonrası da sağlık takibinin önemli olduğunu vurguladılar.
Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzmanı, Uzm. Dr. Sevil Karagül, Covid-19 salgın sürecinde mümkün olduğunca evlerimizde kalıp virüse temas etmemek ya da var olan virüsü yaymamak amaçlandığını söyleyerek, Covid-19, karşı taze sebze meyve tüketmek gibi basit bağışıklığı güçlendirici önerilere düzenli ev egzersiz programının eklenmesi gerektiğinin altını çizdi. Karagül, “Ülkemizde ve dünya genelinde görülen Covid-19 pandemisinde vaka sayısı gün geçtikçe artmaktadır. Bu salgında Sağlık Bakanlığımızın önerileri altın değerinde olup el hijyeni, ve sosyal izolasyon bu önerilerde başı çekmektedir. Sosyal izolasyonun karantina uygulamasından bile daha değerli olduğu aşikardır. Covid-19 salgınına karşı gerekmedikçe evden çıkmamak, kalabalık ortamlara girmemek gibi önlemler nedeniyle fiziksel aktivitelerimiz kısıtlanabilir, spor salonlarına gitmemek, açık havada spor yapamamak gibi durumlar da bu kısıtlanmayı arttırabilir. Bu yüzden ev egzersiz programlarının uygulanabilirliği hayati önem kazanmaktadır. Evde yapılabilecek basit birkaç hareket ile bağışıklığımızı güçlendirip, kalp ve damar sağlığımıza olumlu katkılar sağlayabilir.“ dedi.
Egzersizin önemi
İnsan yaşamının bilindiği üzere hareket üzerine kurgulanmış olup hareketsizliğin beden sağlığını olumsuz etkilediğini belirten Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzmanı, Uzm. Dr. Sevil Karagül, “Yapılan bilimsel çalışmalarda düzenli yapılan orta şiddetteki egzersizlerin, vücuttaki antikor oranının yüzde 20 oranında arttırdığı, akyuvar hücrelerin sayı ve fonksiyonlarını yükselttiği görüşü hakimdir. Aynı zamanda egzersizin kalp-damar sistemimizin çalışmasına olumlu etkisi, vücudun virüs ve bakterilerle savaşması için gerekli hücrelerin taşınması amacıyla pompalanacak kanın niteliği ve miktarına da yararlı olmaktadır. Aynı zamanda beyin gibi organların oksijenizasyonunu arttırak zihinsel güce de olumlu etkilemektedir. Coronavirüs‘e (Covid-19) karşı gerekmedikçe evden çıkmamak, kalabalık ortamlara girmemek gibi önlemler nedeniyle fiziksel aktivitelerimiz kısıtlanabilmektedir. Spor salonlarına gitmemek, açık havada spor yapamamak gibi durumlar da bu kısıtlanmayı arttırmaktadır. Bu yüzden ev egzersiz programlarının uygulanabilirliği hayati önem kazanmıştır. Evde yapacağınız basit birkaç hareket, bağışıklığı güçlendirip, kalp ve damar sağlığımıza olumlu katkılar yapacaktır. Egzersizin aynı zamanda psikolojik faydası hastalıkların baş etme mekanizmalarından en önemlisi olan moral motivasyonu attırarak etki gösterir. Tüm bu sebeplerden ötürü ev egzersizlerimizi ihmal etmeyelim“ diye belirtti
Nöroloji Uzmanı Dr. Selda Özşahin, “inme” nin risk faktörlerinden birinin de enfeksiyonlar olduğunu belirterek “Nörolojik olarak Covid-19’un inme riski de oluşturduğunu gördük. İngiltere’de yapılan bir araştırma sonucunda Covid-19 nedeniyle hastanede tedavi gören her 100 kişiden birinde kanda meydana gelen pıhtılaşma ve sitokin fırtınası sebebiyle inme görüldüğü açıklandı. Mevcut bilgilere göre Covid-19 viremisi (soğuk algınlığı, grip, siğil, çiçek gibi viral enfeksiyonlar sırasında virüs ya da virüslere ait parçaların kan dolaşımına katılması olayıdır) doğrudan iskemik inme (Beyin damarında oluşan pıhtı sonucu, beyne giden kan akımının azalması veya durması durumudur) nedeni olarak görünmemektedir. Ama diğer enfeksiyon süreçlerinde olduğu gibi farklı mekanizmalar ile iskemik inmeyi tetikleyebilir.” dedi.
Virüsün beyni farklı şekillerde etkileyebileceğini belirten Uzm. Dr. Selda Özşahin, “ Covid-19’un beyin üzerinde oluşturduğu en büyük problemlerden biri felç yani inme oldu. Genel tabloya bakıldığında inmenin ileri yaş, hipertansiyon, diyabet, obezite gibi farklı risk gruplarında görülme ihtimali yüksek olsa da Covid-19 nedeniyle artık genç yaş gruplarında da görülüyor. Üstelik Covid-19’u asemptomatik yani belirti göstermeden geçiren hasta grupları daha fazla inme riski taşımaya başladı. Daha hafif Covid-19 süreçlerinde pıhtılaşma bozukluğu gelişmesi neden ile hem hemorajik inme (beyin damarlarında yırtılma sonucu kanama) hem de iskemik inme (beyin damarlarında tıkanma) gelişebilir.” dedi.
İnmenin sağlıksız ve düzensiz beslenme, sigara ve alkol tüketimi, yetersiz hareket, diyabet, kardiyolojik hastalıklar gibi risk faktörlerinin aynı zamanda Covid-19’a yakalanmaya zemin hazırlayabilecek bir vücut yapısını ortaya serdiğini vurgulayan Nöroloji Uzmanı Dr. Selda Özşahin, “Bu risk faktörlerini taşıyan bireyler Covid-19 un yanı sıra ayı zamanda inme (felç) riski de taşıyor hatta aynı anda her ikisi de görülebiliyor. Covid-19’a bağlı inmenin belirtilerinde temelde bir farklılık yok. Ani meydana gelen uyuşma ve his kaybı, görme kaybı, bilinç kaybı, kol ve bacaklarda kuvvet azalması, baş ağrısı, baş dönmesi gibi belirtilerle ortaya çıkabiliyor” dedi.
Covid-19’un nörolojik etkileri
Covid-19’un sinir sistemine ilgisi olan bir virüs olduğunun altını çizen Medicana Çamlıca Hastanesi Nöroloji Uzmanı Dr. Selda Özşahin, “Diğer taraftan Covid-19 pandemisinde Çin kaynaklı yapılan araştırmalar sonucunda hastaların yaklaşık üçte birinde nörolojik semptomların bulunduğu ifade edilmiştir.” dedi. Araştırmalarda incelenen vakaların bir kısmında bu semptomlar akciğer semptomlarından önce görüldüğünü de ifade eden Uzm. Dr. Özşahin, araştırmalar sonu nörolojik semptomlar ve görülme sıklıkları şu şekilde açıklandığını belirtti.
Baş dönmesi (yüzde 20)
Baş ağrısı (yüzde 15)
Kas Hasarı (yüzde 10)
Koku Kaybı (yüzde 5)
Tat Alma Bozuklukları (yüzde 6)
Beyin Hasarı (Ensefalopati) (yüzde 3)
Covid-19 pandemisinde enfeksiyon şiddeti arttıkça nörolojik bulguları da arttığının altını çizen Nöroloji Uzmanı Dr. Selda Özşahin, “Bazı hastalarda enfeksiyon belirgin olmaksızın sadece nörolojik bulgular olabiliyor. Haliyle bu yeni durum hastaların olduğu gibi acil tıp ve diğer tüm ilgili branşların bu tarz tipik olmayan bulguları hatırda tutmasını gerektiriyor. Pandemi sürecinde bu şikayetlerle hastaneye ve bir sağlık kurumuna başvuran her hasta potansiyel bir Covid-19 hastası gibi düşünülmeli ve buna göre inceleme, tanı ve tetkik süreçleri yönetilmeli tedaviler bu hassasiyet ve özenle planlanmalıdır. Bu tip şikayetleri yaşayan kişilerin hiç vakit kaybetmeden bir sağlık kuruluşuna başvurmaları çok önemlidir.” dedi.
Medicana Çamlıca Hastanesi Uzman Klinik Psikolog Kübra Bozkurt, Covid-19 enfeksiyonu geçiren-lerde, virüsün sinir sisteminde neden olduğu hasardan ötürü organik nedenli uyku bozukluklarının artış gösterdiğini söyledi. Ayrıca Covid-19 salgınında evden çalışan veya covid karantinasında olan birçok insanda uyku kalitemize destek olan biyolojik saatimizin sorun çıkarmaya başladığını, çünkü vücudumuzun alıştığı yaşam rutininde radikal değişimler meydana geldiğini vurguladı. Son dönemde uyku bozukluğu şikayetlerinde artış görüldüğünü belirten Medicana Çamlıca Hastanesi hekimlerinden Uzman Klinik Psikolog Kübra Bozkurt, “Uyumakta sıkıntı yaşayan insanlar değerlendirildiğinde pandemi sürecinde yaşadıkları kaygı, ekonomik sıkıntılar ve izole bir yaşamın etkisi olduğunu görüyoruz. Bunlar psikolojik nedenli uyku bozukluğu olarak örneklendirilebilir. Post-covid dönemine girmiş bazı hastaların ise uykusuzluk şikayetlerinin devam ettiği görülüyor. Uyku bozukluklarının nedenlerine göre, post-covid sürecinde olan hastaların bazılarında kaygı sorunu bile olmadığı raporlanıyor. Bu durumda psikolojik bir nedenden değil, Covid-19’un sinir sisteminde neden olduğu hasardan ötürü organik nedenli uyku bozukluklarının başladığını söyleyebiliriz” diye konuştu.
Covid -19’un uyku üzerindeki etkisi
Covid-19 virüsüne yakalananlarda hastalık sonrası uyku bozukluğu görülmeye başlandığını belirten Uzm. Klinik Psikolog Kübra Bozkurt, “Covid-19 salgınının başlangıcında yapılan bazı araştırmalar, uyku hormonu olarak da bilinen melatoninin virüsü blokladığını ortaya çıkardı. Amerika’da yapılan bir mü-dahalede, entübe hastalara melatonin takviyesi verilmesiyle, iyileşme oranlarının arttığı görülmüştür. Yani uykunun bağışıklık sistemimiz için ne kadar önemli olduğu Covid-19 salgınında da bir kez daha vurgulanmıştır. Uyku problemleri yaşamaya başlayan insanların sirkadiyen ritimleri de bozulmuştur. Melatonin salınımı ve düzenli bir uyku sirkadiyen ritimlerin düzenlenmesi için önemlidir. Sirkadiyen ritimleri, vücudumuzun yerine getirmesi gereken biyolojik işlevleri takip eden biyolojik beden saati olarak tanımlayabiliriz. Dış kaynaklardan aldığımız, vücudumuzun algıladığı sinyaller, sirkadiyan saatin işlevsel çalışmasını sağlar. Sabah iş vakti yaklaşınca alarmla uyanmamız, iş yerinde öğle arası vakti gelince hissettiğimiz mide kazıntısı, akşam eve dönerken güneşin batışıyla beraber hissettiğimiz yorgunluk ve uykulu hal dışarıdan aldığımız sinyallere örnek verilebilir. Covid-19 salgınında evden çalışan veya covid karantinasında olan birçok insan bu sinyallerden mahrum kaldı. Doğal olarak biyolojik saatimiz sorun çıkarmaya başladı çünkü vücudumuzun alıştığı belli bir rutin artık yok” dedi.
Uyku bozukluğuna karşı ne gibi önlemler alınmalı?
Melatonin hormonu eksikliğinin uykusuzluğa neden olan en büyük faktör olduğunun altını çizen Medicana Çamlıca Hastanesi hekimlerinden Uzman Klinik Psikolog Kübra Bozkurt, “Belirtildiği gibi, melatonin hormonu ışığın olmadığı ortamda en fazla salgılanır. Bu nedenle gece geç saatlerde televizyon izlemek, bilgisayarın başında fazla vakit geçirmek, yatarken telefonla uğraşmak, uyunan odada gece lambasını açık bırakmak melatonin hormonunun salınımı engeller, bu da uykusuzluğa yol açar. Birçok araştırma yeterli uyku süresinin 6-8 saat arası olduğunu söylüyor ama bunu uygulamasına rağmen günümüzde hala uykusuzluk (insomnia) ve fazla uyuma (hypersomnia) şikayetlerini yaşayan insanlar olduğunu görüyoruz. Sağlıksız bir uykunuz olduğunu gösteren birkaç işaret vardır.” dedi ve bunları şöyle açıkladı:
“Uyumanız gereken saatte yatağa girdiğinizde, uykuya dalmanız 15 dakikadan fazla sürüyorsa bir sorun var demektir. Bunun nedenleri arasında genellikle gündüz saatlerinde de uyumuş olmak, fazla kafein almış olmak veya zihninizi meşgul eden, sizi kaygılandıran düşüncelerin içinde kendinizi rahatlatıp uykuya dalamamış olmanızdır.
Uyku dört fazdan oluşur, derin uykuya aşama aşama geçer zihnimiz. Uyku kalitesinin yüksek olması ve gerçek bir dinlenme için bu dört aşamanın gerçekleşmesi gerekir. Kişinin kesik kesik uykusu varsa, nedensiz bir şekilde veya en ufak bir seste uyanacak bir uykusu varsa, kişi uykunun üçüncü fazına geçemiyor demektir. Bu da kişinin yeterince dinlenemeden, yorgun uyanmasına neden olur. Ayrıca derin uykuya dalamamak REM uykusunu alamamak demektir ki bu da kişinin sanki uyumamış gibi uyanmasına neden olur.
Kabuslar veya kişiyi tedirgin eden nesneleri, insanları rüyada görmek, kişinin gerilmesine neden olur. Uyku halindeyken kaygıdan uzak, gevşemiş bir vücudumuz olur. Kâbus gördüğümüzde ise vücudumuz kasılır. Eğer uzun süre devam eden kabuslarınız varsa uyku bozuklukları için nöroloji bölümünde muayene olmanız gerekir.
Sabah uyanmanız gereken saatte kolayca uyanamamak, yorgun kalkmak, sanki hiç uyumamışsınız gibi kalkmak, gece sağlıklı bir uyku almadığınızı gösterir.”
Uyku düzeninin bozulmasına karşı neler yapılabilir?
Bir rutininiz olmalı. Hafta içi ve hafta sonu aynı saatlerde uyanıp, aynı saatlerde uyumalısınız.
Erken saatte kalkmak ve vücudunuzu güneş ışığına maruz bırakmak, gün içinde daha dinç ve enerjik olmanızı sağlar. Bu sayede gününüz verimli geçer, gece yatağa yorgun giderek derin uyumanız kolaylaşır.
Uyku saatleriniz, önceki rutininizde nasılsa öyle devam etsin, uykusuzluk sorununuz varsa bile yatağa girmeniz gereken saatte girin, uyanmanız gereken saatte alarmla uyanın.
Gündüzleri uyuduğunuz odada fazla vakit geçirmeyin.
Evden çalışıyor olmak iş/okul disiplininizi bozmamalı. Sabah kalktığınızda ev kıyafetlerinizi değiştirin, işe/okula gider gibi giyinin.
Gündüz uyuklamalarından kaçının. Uykulu hissediyorsanız açık havaya çıkıp temiz hava alabilirsiniz, elinizi yüzünüzü yıkayabilirsiniz veya çay kahve içebilirsiniz.
Fiziksel egzersiz sizi dinç tutar. Hafif tempolu bir yürüyüş veya evde yapabileceğiniz egzersizler gün içinde daha enerjik hissetmenize, gece de daha kaliteli, derin uyumanızı sağlar.
Evde çalışmaya başlayanların bir kısmının mesai saatleri de değişti. Çalışanlar bunu telafi etmek, bilgi-sayarın başında dikkat odağını daha fazla arttırmak için çay kahve tüketimini arttırdılar. Fazla kafein uyku düzeninizi bozar, uykuya dalmakta zorlanırsınız, az uykuyla sabah uyanmanız gereken saatte ayakta olmanız gerekince de tüm günü hafif sersemlik hissi içinde geçirirsiniz. Gününüz verimsiz geçer. Alternatif olarak su tüketimini arttırın.
Bilgisayarın başında fazla zaman geçirmek gözlerinizi çok zorlar. Gece uyku düzeninizin bozul-maması için gündüz uyumasanız bile, göz yorgunluğu uykunuzu getirir. Bu da konsantre olmanızı zorlar. Gözlerinizi kapatıp kafanızı yastığa yaslayın, isterseniz uzanabilirsiniz de. Bunu 5 dakika yapıp gözlerinizi açtığınızda kendinizi daha dinç hissedeceksiniz.
Özellikle akşam saatlerinde çok ağır yemekler yememeye çalışın. Ağır, yağlı yemekler midenizi rahatsız edeceği için uyku kalitenizi de etkileyecektir.
Melisa, papatya veya rezene gibi bitki çayları gevşeten, rahatlatan çaylardır. Akşam saatlerinde, uyu-manıza yakın bir vakitte içerseniz, uykuya daha kolay dalarsınız.
Sigara ve alkol tüketiminizi azaltın. Ne kadar fazla uyarıcı alırsanız uykusuzluğunuz o kadar kuvvetlenecektir.
Uyuduğunuz odada gece lambasını açık bırakmamaya dikkat edin.
Yatmadan önce televizyon, bilgisayar ve telefonla meşgul olmayın.
Eğer stres kaynaklı uykusuzluğunuz veya daha fazla uyuma ihtiyacınız varsa, strese neden olan prob-lemleri çözmek daha kalıcı bir çözümdür. Sorunlarınızı çözmekte zorlandığınızda profesyonel destek almak sürecinizi kolaylaştıracaktır.
Dünyada ve ülkemizde yayılmaya devam eden coronavirüs (covid-19) salgınının yol açtığı korku, endişe ve paniğin bireyin ve toplumun ruh sağlığı açısından da risk oluşturduğunu söyleyen Medicana Çamlıca Hastanesi Uzmanlarından Psikolog Kübra Bozkurt, “Kaygı karar verme, kararı eyleme dökme sürecinde bizi tetikte tutan bir duygudur. Alacağımız kararın sonuçlarını değerlendirmek ve ikincil kararları verebilmek adına ve olası durumun bize zarar verip vermeyeceğini hesap edebilmemiz için kaygı hissine ihtiyacımız var. Aksi takdirde bizim için önem arz etmesi gereken konulara yeterli dikkati veremeyiz ve sağlıklı bir sonuca varamayız. Ama patolojik kaygı psikiyatrik bir bozukluk olarak tanımlanır çünkü kontrolü elimizde tutmayı sağlayan bir işlevi yoktur ve bizi paniğe sevk eder. Coronavirüs (covid-19) salgınında birçok insanın yaşadığı kaygı budur. Bu pandemik olayda bireylere düşen görev, uzmanlarca anlatılan önlemleri almak ve doğru bilgiyi takip etmektir. Ama yaşadığımız bu afette hissedilen kaygı bunun önüne geçiyor. Kaygıyla baş edemeyen bireyler, alınması gereken önlemlerin yanı sıra, kulaktan dolma yöntemleri uygulamaya çalışarak kendilerine ve topluma daha fazla zarar veriyorlar.” dedi.
Psikolog Kübra Bozkurt bu kaygıyla baş edebilmek için yapılabilecek belli başlı adımlar hakkında şöyle bilgi verdi:
“Öncelikle hissettiğiniz bu kaygının hayatınızı daha fazla zorlaştırdığını ve size zarar verdiğini kabul edin. Kaygının yükselmesi demek stresin yükselmesi demektir. Bu da bağışıklık sisteminizin zayıflaması anlamına gelir. Stres ve bağışıklık sistemi arasında güçlü bir ilişki olduğunu gösteren bir çok çalışma vardır. Bağışıklık sisteminizin zayıflaması demek hastalıkla daha zor mücadele edebileceğiniz anlamına gelir.
Kaygınızın patolojik bir duruma geldiğini kabul ettikten sonra vücudunuzu gevşetmek adına bir takım egzersizler yapabilirsiniz. Bunlardan biri nefes egzersizidir. Burundan yavaşça alınan ve ağızdan yavaşça verilen nefes egzersizleri sizi kısa sürede rahatlatacaktır. Bunu yaparken dikkat edilmesi gereken birkaç nokta vardır. Nefes alırken diyaframınız şişmeli, nefes verirken de göğsünüz inmelidir. Bir elinizi karnınıza, bir elinizi göğsünüze koyarak bunu deneyebilirsiniz. Temiz hava alabileceğiniz bir yerde bu egzersizi yapmak sizi daha çabuk rahatlatacaktır. Balkonda ya da açık camın önünde yapmak bunun için uygundur. Gözlerinizi kapatmak ve sizi rahatlatacak birşeyleri hayalinizde canlandırmak da buna katkı sağlayacaktır. Bu nefes egzersizini birkaç dakika yapmak yeterli olacaktır. Fazlası hiperventilasyona ve hafif bir baş dönmesine neden olur. Bu egzersizi günde birkaç defa düzenli tekrar ederek kaygıyla daha kolay baş edebilirsiniz.
Ilık bir duş almak, gevşetici bir bitki çayı içmek, komedi filmi veya dizisi izlemek bizi rahatlatacak diğer eylemlerdir.
Evde uzun süre kalmamızı gerektiren bu süreçte, yeni meşguliyetler edinmek, evde yapılabilecek yeni hobiler deneyimlemek, yine kaygıyla baş etmemize yardımcı olur.
Sosyal medyada uzun süre geçirmemek, yalnızca yetkili kişiler tarafından yapılan bilgilendirmeleri takip etmek, güvenli bilgi akışını sağlamak ve kaygı üzerinde kontrol sahibi olmak için oldukça işlevsel olacaktır.”



Orjinal Habere Git
— HABER SONU —
... ...