Tarih: 09.03.2022 13:00
“Türkiye’de her 7 kişiden birinde erken evre kronik böbrek hastalığı mevcut”
Kronik böbrek hastalığının önemli bir toplum sağlığı sorunu olduğunu aktaran Türk Nefroloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Alaattin Yıldız, Türkiye’de 70 binin üzerinde diyaliz, yaklaşık 20 bin civarında böbrek nakli tedavisi gören ileri evre böbrek yetersizliği hastası olduğunu dile getirirken, derneğin yaptığı çalışmaya göre ise toplumda her 7 kişiden birinde erken evre kronik böbrek hastalığı görüldüğünü belirtti.
Her yıl mart ayının ikinci perşembe günü olarak belirlenen, Dünya Böbrek Günü’nde kronik böbrek hastalığının önemine dikkat çekiliyor. Türk Nefroloji Derneği, bu yılki Dünya Böbrek Günü kapsamında ‘Koruyucu Nefroloji’ teması altında Dernek Başkanı Prof. Dr. Alaattin Yıldız, Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Nurhan Seyahi, Genel Sekreter Prof. Dr. Elif Arı Bakır, Sayman Prof. Dr. Ali Rıza Odabaş, Yönetim Kurulu Üyeleri Prof. Dr. Mustafa Arıcı, Prof. Dr. Özkan Güngör ve Prof. Dr. Memnune Sena Ulu’nun katılımı ve AstraZeneca Türkiye’nin katkılarıyla basın toplantısı düzenledi. Toplantıda kronik böbrek hastalığına dair toplumda farkındalık sağlamak, kronik böbrek hastalığına yol açan risk faktörleri ve erken tanının böbrek fonksiyonunu korumadaki önemine dikkat çekmek üzere bilgiler paylaşıldı. Ayrıca Türk Nefroloji Derneği’nin AstraZeneca Türkiye’nin desteğiyle hayata geçirdiği ‘Sağlıklı Böbrek Sağlıklı Hayat’ projesi kapsamında Ankara, İstanbul ve İzmir’i ziyaret eden gezici tırda yapılan test sonuçları aktarıldı.
’’Her 7 kişiden birinde erken evre kronik böbrek hastalığı var ’’
Etkinliğin açılış konuşmasını gerçekleştiren Türk Nefroloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Alaattin Yıldız, kronik böbrek hastalığının önemli bir toplum sağlığı sorunu olduğunu belirterek, “Ülkemizde 70 binin üzerinde diyaliz, yaklaşık 20 bin civarında böbrek nakli tedavisi gören ileri evre böbrek yetersizliği hastası var. Ancak derneğimiz tarafından yapılan CREDİT çalışmasında da gösterildiği gibi, bundan çok daha yüksek oranda, toplumda her 7 kişiden birinde erken evre kronik böbrek hastalığı mevcut. Bu hastalar gelecekte diyaliz hastası olma adayı. Çoğunun klinik şikayeti yok ve çoğu hastalığın varlığından habersiz. Bu durum, gelişmiş Avrupa ve ABD ülkelerinde de aynı şekilde. Hastalığın erken fark edilmesi, kronik böbrek hastalığının ilerleme hızını yavaşlatıyor ve bazen durdurulmasını sağlıyor. Bu nedenle hastalığın erken fark edilmesiyle, diyaliz ve böbrek nakli gibi daha pahalı tedavilere gereksinimin ve dolayısıyla sosyal güvenlik kurumlarına olan ekonomik yükün azaltılması bekleniyor” dedi.
’’Böbrek hastalığının bir bulgusu hipertansiyon’’
Türk Nefroloji Derneği Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Nurhan Seyahi ise konuşmasında, “Böbrek hastalıkları ve yüksek tansiyon arasında karşılıklı bir ilişki vardır. Böbrek hastalığı yüksek tansiyona neden olurken, yüksek tansiyon da böbrek hastalığını ağırlaştırır ve hastalığın ilerlemesini hızlandırır. Ancak görünürde böbrek hastalığı olmaksızın da gelişen hipertansiyonda, böbreklerin temel oyuncu olduğu unutulmamalıdır. Ayrıca kontrolsüz hipertansiyonun böbrek yetmezliğine ilerleyebilecek böbrek hastalığına yol açabileceği bilinmelidir. Yüksek tansiyon hastalarının böbrek fonksiyon bozukluğu ve protein kaçağı yönünden değerlendirilmesi gereklidir, bu sayede gelişebilecek böbrek hasarı erken evrede tespit edilebilir” dedi.
’’Diyaliz hastalarının yaklaşık yüzde 40’ı diyabet nedeniyle böbreklerini kaybetti’’
Etkinliğin bir diğer konuşmacısı Türk Nefroloji Derneği Genel Sekreteri Prof. Dr. Elif Arı Bakır, “2021 yılında dünya genelinde diyabet prevalansının 537 milyon olduğu tahmin ediliyor. Önümüzdeki yıllarda bu artış devam ederek sayının 2045 yılında 783 milyona çıkacağı öngörülüyor. Ülkemizde ise 20 - 80 yaş aralığında yaklaşık 7 milyon diyabet hastası olduğu biliniyor. Bu rakam, yetişkin Türk nüfusun yüzde 15’i anlamına geliyor; başka bir deyişle her 8 kişiden biri diyabet hastası. Diyabet tanısı alan bir birey, kan şekeri kontrolünü ilk baştan itibaren dikkatle sağlayamazsa, yüksek kan şekerinin, yıllar içinde kalbini, böbreklerini, beynini, gözlerini ve tüm damar sistemini harap edeceğini bilmelidir. Diyabete bağlı kronik böbrek hastalığı (KBH) da böyle ortaya çıkmaktadır. Yüksek kan şekeri, böbrek damarlarının sağlıklı iç yapısını değiştirerek, böbrek fonksiyonlarını geri döndürülmesi mümkün olmayacak şekilde bozuyor, proteinüri (idrarda normalden daha yüksek miktarlarda protein bulunması) ve kronik böbrek hastalığına neden oluyor. Diyaliz hastalarının yaklaşık yüzde 40’ı diyabet nedeniyle böbreklerini kaybetmiş bireylerdir’’ diye konuştu.
’’Bitkisel ürünlerin kullanımı böbreklere zarar verebilir’’
Konuşmasında böbreğe zarar veren ürünler hakkında önemli bilgiler paylaşan Türk Nefroloji Derneği Saymanı Prof. Dr. Ali Rıza Odabaş, Toplumda yaygın olan yanlış bir görüş bitkisel ürünlerin doğal olup, zararlı olmadığı. Aynı şekilde dış ortamda, ormandan toplanan mantarlara bağlı ölümcül karaciğer ve böbrek hastalıkları ile sık karşılaşılmaktadır. Bazı zayıflama ürünleri, eklem ağrılarını azaltan Çin çayları içinde böbrek için çok zararlı olduğu gösterilmiş birçok madde mevcut. Bu tür çayların ve bitkisel ürünlerin tüketilmesi ile uzun dönemde diyalize gerek duyulan kronik böbrek yetersizliği, hatta idrar yollarında kanser geliştiği iyi bilinmektedir. Bu nedenle zayıflama çayları gibi bitkisel ürünlerden uzak durulması gerekmektedir” şeklinde konuştu.
’’Böbrek hastalığının erken evrelerinde hastaların yüzde 30-50’sinde hipertansiyon görülüyor’’
Türk Nefroloji Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Mustafa Arıcı ise yüksek tansiyonun, böbrek hastalarında en sık görülen sorunlardan birisi olduğuna dikkat çekerek, “Tansiyonunu kontrol etmekte zorlananların sorunu böbreklerinde olabilir” uyarısında bulundu.
Prof. Dr. Arıcı konuşmasında konuyla ilgili şunları söyledi: “Böbrek hastalığının erken evrelerinde hastaların yüzde 30-50’sinde hipertansiyon görülürken, böbrek hastalığı ilerledikçe bu oran yüzde 80-90’lara yükselmektedir. Bu nedenle yüksek tansiyonu olan herkeste böbrek hastalığı olma ihtimali vardır. Hipertansiyonu olan kişilerde yılda en az bir kez böbrek sağlığı açısından gerekli tetkiklerin yapılması faydalıdır. Bu hastaların tansiyon kontrollerinin daha iyi yapılabilmesi açısından böbrek hastalıkları uzmanları olan nefrologlara yönlendirilmeleri uygun olur. Tansiyon ve böbrek hastalarının tuz tüketimlerini mutlaka azaltmaları gerekir. Bunun yanında ideal kiloda olmak, düzenli egzersiz yapmak, tütün ve mamullerini kullanmamak ve stresi azaltmak da tansiyon kontrolünde önemlidir.”
Hipertansiyonun ortaya çıkmasında da kontrolünün güçleşip dirençli hipertansiyon haline dönmesinde de tüketilen tuz miktarının oldukça önemli rolü olduğunu kaydeden Prof. Dr. Arıcı, “Dünya Sağlık Örgütü ve birçok bilimsel kuruluş tarafından sağlıklı bir yaşam için günlük olarak alınması önerilen tuz miktarı 5 gram olmasına rağmen yapılan çalışmalar Türkiye’de bunun 3 katı (günlük 15 gram) tuz tüketildiğini göstermektedir. Böbrek hastalarında yaptığımız çalışmalarda, böbrek hastalarının ortalama tuz tüketimlerinin de günlük 9 gram (idealin neredeyse 2 katı) olduğu bulunmuştur. Bu değerler dikkate alındığında ülkemizde hipertansiyon ve böbrek hastalıkları ile mücadelede günlük tuz tüketiminin azaltılması oldukça önemli bir hedeftir. Bu hedefe ulaşmak için hem bireysel (yemeğe eklenen tuzun azaltılması, masadan tuzluğun kaldırılması vb.) hem de toplumsal çabalar gereklidir" ifadelerini kullandı.
Böbrek hastalıklarında gebelikte bunlara dikkat
Türk Nefroloji Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Özkan Güngör ise konuşmasında gebelik ve böbrek hastalıkları ilişkisini aktardı. Gebelikte hipertansiyon ile ilişkili durumlara yüzde 5-10 sıklıkta rastlandığını belirten Prof. Dr. Güngör, gebeliğin herhangi bir döneminde en az iki farklı zamanda kan basıncının büyük veya eşit 140/90 mmHg olmasının hipertansiyon olarak kabul edildiğini söyledi.
Prof. Dr. Güngör, “Hipertansiyon gebelik öncesi dönemde olabileceği gibi gebelikle ilişkili (gestasyonel) veya gebelik toksemisine (preeklampsiye) bağlı olabilir. Hipertansiyonu olan gebelerde kan basıncını 140 - 150/90 - 100 mmHg arasında tutmak gereklidir. Hipertansiyon için ilaç kullanımı konusunda bebeğe geçişi ve yan etkisi en az olan ilaçlar tercih edilmelidir” açıklamasında bulundu.
Prof. Dr. Güngör, konuyla ilgili şu bilgileri paylaştı: “Proteinüri idrar tahlilinde protein atılımı olmasıdır. Normal gebelikte idrarla günde 300 miligram kadar protein atılımı normal kabul edilir; daha fazla miktarda olan gebelerin mutlaka nefroloji uzmanı tarafından değerlendirilmesi ve takip edilmesi gereklidir. Gebelik ayı ilerledikçe proteinüri artabilir. Gerekli durumlarda nedeni anlamak ve tedavi etmek için böbrekten parça alınma işlemi yapılabilir.”
“İdrar yolu enfeksiyonları böbrek yetmezliğine neden olabilir”
Kronik böbrek hastalığı yapan sebeplerden birinin de idrar yolu enfeksiyonları ve böbrek taşları olduğunu belirten Türk Nefroloji Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Memnune Sena Ulu, “İdrar yolu enfeksiyonları, alt üriner sistem yani idrar torbası ve üretrada olabildiği gibi, üst üriner sistemde yani, üreter ve böbrekte de bulunabilir. Üst idrar yolu enfeksiyonlarında piyelonefrit dediğimiz böbrek dokusunun enfeksiyonu olduğunda böbrekte kalıcı hasar bırakabilir ve böbrek yetmezliğine neden olabilir. Özellikle sık tekrarlayan alt idrar yolu enfeksiyonu olanlarda altta yatan tedavi mutlaka bulunmalı ve erken tanı yapılmalıdır. Bu hastalıkların son dönem böbrek yetmezliğine yol açabileceği unutulmamalıdır. İdrar yolu enfeksiyonlarının ve kronik böbrek yetmezliğinin en sık nedenlerinden biri de böbrek taşlarıdır. Böbrek taşları idrar yollarında ya da böbrekte olabilir ve idrar akımında bazı bozukluklara neden olarak böbrek yetmezliğine neden olur. Ülkemizde diğer ülkelere nazaran daha sıktır ve yaklaşık olarak yüzde 15 sıklıkla görülür’’ şeklinde konuştu.
‘Sağlıklı Böbrek Sağlıklı Hayat’ tırını ziyaret eden her iki kişiden birinde böbrek hastalığı riski tespit edildi
Türk Nefroloji Derneği’nin AstraZeneca Türkiye’nin desteğiyle hayata geçirdiği ‘Sağlıklı Böbrek Sağlıklı Hayat’ projesi kapsamında Ankara, İstanbul ve İzmir’i ziyaret eden gezici tırda ziyaretçilerin istekleri doğrultusunda hızlı tanı testleri aracılığıyla idrar tahlili ve kan basıncı ölçümleri yapıldığı bildirildi. Alınan bilgilere göre İstanbul, Ankara ve İzmir genelinde 989 kadın, 2009 erkekten oluşan 2 bin 998 katılımcıya yapılan testler sonucunda katılımcıların yüzde 51’inde kronik böbrek hastalığı riski, yüzde 18’inin ise orta-yüksek riskli hastalar olduğu tespit edildi. 1.531 kişiden oluşan tüm riskli katılımcıların sayısı kadınlarda 475, erkeklerde bin 056 oldu. 938 kişiye yapılan tansiyon ölçüm raporuna göre ise yüksek tansiyon ölçümlenenlerin toplam katılımcıya oranı yüzde 31,29 oldu.
Orjinal Habere Git
— HABER SONU —
...