Tarih: 06.10.2021 10:25

“Serebral palsi ilerleyici bir hastalık değil”

Facebook Twitter Linked-in

Doç. Dr. Yasemin Topçu, “Hareket ve duruş bozukluğu olan serebral palsi ilerleyici bir hastalık değildir. Gebelik süreci, doğum sırası ve doğum sonrası özellikle ilk 3 yaştaki dönemde herhangi bir nedenle beyinde oluşan hasarla serebral palsi meydana geliyor. Çocuklarda serebral palsi bulguları farklı aylarda, farklı yaşlarda, farklı şikayetlerle ortaya çıkabilir. Bu durumdaki çocukların düzenli takip edilmesi gerekiyor” dedi.
Medipol Mega Üniversite Hastanesi Çocuk Nörolojisi Bölümünden Doç. Dr. Yasemin Topçu, 6 Ekim Dünya Serebral Palsi Günü kapsamında hastalıkla ilgili önemli açıklamalarda bulundu. Doç. Dr. Topçu, serebral palsi’nin kelime anlamıyla beyin hasarına bağlı olarak gelişen hareket ve postür(duruş) bozukluğu olduğunu belirterek “Aslında serebral palsi bir hastalık adı değil, klinik bir durumun genel tabiridir. Serebral palsi ilerleyici bir hastalık ya da bir kas hastalığı değildir. Tamamen gelişen beynin hasarı sonucu oluşan vücuttaki etkilerdir, postür ve hareket bozukluğudur. Serebral palsi özellikle gebelik süreci, doğum ve doğum sonrası özellikle ilk yıllarda oluşan beyin hasarı sonucu ortaya çıkan bir klinik durumdur. Ön planda genetik bir tarafı yok ama altında genetik zemini olup da gebelik sürecinde de bir problem olursa yine ortaya çıkabilir” diye konuştu.
“Yaşa bağlı olarak belirtileri değişebiliyor”
Dünya genelindeki verilere göre her 1000 doğumdan 2 ila 3 hastada serebral palsi’nin ortaya çıkabileceğine değinen Doç. Dr. Topçu, şöyle devam etti: “Genel olarak serebral palsi’nin belirtileri ortaya çıktığı yaşa bağlı olarak değişiyor. Gelişimsel süreçte özellikle ilk 3 yaşta farklı bir bulguyla ortaya çıkabilir. Örneğin; erken aylarda, ilk 3 ayda baş tutmada gecikmeyle ya da desteksiz oturmanın gecikmesiyle ortaya çıkabilir ya da özellikle ailelerin fark ettiği her iki elin baş parmağının açılmaması şikâyetiyle de ortaya çıkabilir. Ayrıca çocuğun yürümeye başladığı dönemde parmak ucuyla yürümesi de serebral palsinin ilk belirtisi olabilir. Özellikle ilk 3 yaşta herhangi bir dönemde bu hastalar bize başvurabilir. Serebral palsiye neden olan beyin hasarını geri döndürmek çok zor fakat erken tedaviyle hastalığın vücutta ortaya çıkardığı etkileri azaltmak mümkün. Bu da genel olarak fiziki egzersiz ve bireysel rehabilitasyonla mümkün oluyor. Bu uzun süreçli bir takiptir ve ortaya çıkan semptoma yönelik tedavi uygulanmalıdır. Serebral palsi olgularının takibinin çocuk nöroloji, pediatri, fizik tedavi, ortopedi, çocuk gelişim uzmanının öncelikle içinde yer aldığı bir ekip çalışması olduğunu unutmamak gerekir.”
“Bu durumlarda belirti olmasa dahi takip şart”
Doç. Dr. Yasemin Topçu, çocukta ya da annenin gebeliği, doğum veya doğum sonrası dönemde bir risk faktörü varsa dikkat edilmesi gerektiğini ifade ederek, şu bilgileri verdi: “Örneğin; annenin hipertansiyonu, zor doğum eylemi, prematüre doğum ya da erken dönemde çocuğun herhangi bir travmaya maruz kalması, menenjit gibi bir enfeksiyon geçirmesi gibi bir risk unsuru varsa bu aileleri o dönemde çocukta bir bulgu bulunmasa bile düzenli takip edilmesi gerektiği konusunda uyarıyoruz. Çünkü bu tür durumlar erken dönemde beyinde hasar yaratma ihtimali olan durumlar. Böyle bir risk olması halinde ailelerin çocuk hastalıkları ve nöroloji polikliniklerinde düzenli takibini öneriyoruz. Çocuk gelişim takibi kapsamında çocuğun motor gelişiminin, konuşma basamaklarının, sosyal ve iletişimsel yönden normal gidip gitmediğini takip ediyoruz. Bu sırada da çocukta fiziksel bir muayene bulgusu ortaya çıkıyor mu çıkmıyor mu onun takibi gerekiyor. Aslında en önem nokta böyle bir risk faktörü olan çocukların ailelerine ihtimaller hakkında bilgi vermektir. Takipte bu çocuklarda herhangi bir anormal muayene bulgusu saptarsak ya da risk faktörü varsa beyin MR görüntüleme yapılmasını öneriyoruz. Beyin MR görüntüleme sonucuna göre ileriye yönelik tedavi planı uyguluyoruz. Ama tedavi planı uygulamaları genellikle egzersiz ve fiziki rehabilitasyon üzerinden yürüyor. Fizik tedavinin yeterli gelmediği durumlarda farklı ilaç tedavileri ve operasyon seçeneklerini dikkate alıyoruz. Kısaca, her hastanın takibi ve tedavisi, hastanın klinik durumuna göre değişkenlik gösterir. Ancak eşlik eden bir epilepsi, mental problem, ciddi duruş bozukluğu ya da gözle ilgili bir problem varsa mutlaka çeşitli bölümlerden destek alarak ortak bir çalışma yapıyoruz.”
Doç. Dr. Yasemin Topçu, sosyal medyada dolaşan serebral palsi’ye karşı kök hücre tedavisini ise şöyle değerlendirdi: “Günümüzde serebral palsi’ye karşı olağanüstü bir tedavi yöntemi yok. Serebral palsi’nin de kendi içinde ağırlık dereceleri ve farklı tipleri var. Sadece yurt dışında özellikle Amerika başta olmak üzere bazı ülkelerde serebral palsi’nin bazı tiplerine yönelik kök hücre ile ilgili bilimsel çalışmalar var. Daha hafif etkilenmiş ve daha iyi kliniği olan hasta gruplarına yapılan deneysel kök hücre uygulamaları olmasına rağmen bu çalışmaların etkinliği kanıtlanmış değildir. Yani günümüzde yapılan kök hücre uygulamaları deneysel çalışma kapsamında sürdürülüyor ve günümüzde serebral palsi’ye yönelik yapılan kök hücre uygulamalarının kanıtlanmış bir etkisi yok. Belki 10 yıl sonra bu çalışmaların sonuçları görülebilir, ancak şu an için böyle bir durum yok.”



Orjinal Habere Git
— HABER SONU —
... ...