Tarih: 06.01.2021 13:35

“Sağlıklı bir bireyde horlama olmaz”

Facebook Twitter Linked-in

Kulak Burun Boğaz Uzmanı Dr. Mustafa Çelik, uyku esnasında horlamanın normal bir fizyolojik olay olmadığının altını çizerek, “Horlama, genellikle üst solunum yollarındaki patolojilerden kaynaklanan, uyku sırasında zorlu nefes alınması durumunda ortaya çıkmaktadır. Sağlıklı bir bireyde horlama beklediğimiz bir belirti değildir” dedi.
Beykent Üniversitesi Kulak Burun Boğaz Anabilim Dalı Dr. Öğr. Üyesi Mustafa Çelik, horlamanın tek başına bir hastalık olmamakla birlikte bizlere birçok hastalık hakkında uyarıcı nitelikte olabildiğine dikkat çeken Çelik, son zamanlarda uyku tıbbının gelişmesi ve uyku hastalıkları konusunda toplumun daha çok bilinçlenmesi ile hastaların uyku sağlığı ve hastalıkları konusunda hekimlere başvurusunun artmakta olduğunu ifade etti.
Horlama uyku apnesinin bir bileşenidir
Dr. Çelik, horlamaya birçok sebebin neden olabileceğini belirterek, “Bunlar çocuklarda adenoid vejetasyon dediğimiz geniz eti büyümesi, bademciklerin normale göre büyük olması, septum dediğimiz burun orta hattaki kıkırdakta eğrilik olması, nazal polip hastalığı, farenks seviyesindeki patolojilerde horlama görülmektedir. Horlama uyku apnesinin bir bileşenidir. Horlama tespit edilen hastanın uyku tıbbı ile ilgilenen bir Kulak Burun Boğaz Hastalıkları uzmanına başvurması gereklidir” dedi.
Uyku apnesinin uyku esnasında apne atakları, horlama epizodları ve gün içinde uykuya meyilli olması durumunda düşünülmesi gerekli bir hastalık olduğunu ifade eden Dr. Çelik, “Hastaların başta önemsemediği bu hastalık tedavi edilmediği takdirde birçok ciddi hastalığa yol açabilmektedir. Bunlar arasında kalp hastalıkları, akciğer hastalıkları, serebvasküler olaylar, ateroskleroz başta olmak üzere birçok hastalık yer almaktadır” ifadeleri ile hastalığın başında farkına varılıp uzman hekimlere başvurulması konusunda uyarıda bulundu.

Anksiyete ve depresyona dikkat
Hastaların uyku sağlığı ve hastalıkları konusunda dikkatli olması gerektiğinin altını çizen Çelik, “Genellikle hastalarımızın uyku hastalığı konusundaki teşhisi partneri veya ailesi tarafından olmaktadır. Bazı hastalarımızda ileri derecedeki horlama, apartman sakinlerini bile rahatsız edici seviyelerde olabilmektedir. Bu durum aile içi ilişkileri etkileyebilmekte, boşanmalara dahi sebebiyet verebilmektedir. Ayrıca hastada yapmış olduğu psikolojik tahribat, hastalarda yaygın anksiyete, depresyon, sosyal çekilme gibi psikiyatrik yardım gerektiren durumlara yol açmaktadır” diye konuştu.
Uyku hastalıklarını saptamak için altın standart yöntem “polisomnografi”
Başta horlama olmak üzere, uyku sağlığı konusunda problemleri olan hastalar uyku tıbbı ile ilgilenen uzman bir hekime mutlaka başvurmaları gerektiğine dikkat çeken Dr. Çelik, hastalığın teşhisi ve tedavi süreci hakkında şu ifadeleri aktardı;
“Muayene sırasında horlama veya uyku sağlığını bozabilecek patolojiler tespit edildiğinde bu patolojilerin geciktirilmeden düzeltilmesi elzemdir. Uyku hastalıklarını saptamak için altın standart yöntem ‘polisomnografi’ dediğimiz uyku testinin yapılmasıdır. Bu test hastane ortamında bir gece uyutularak yapılabileceği gibi, evinizde de yapılabilmektedir. Bu konuda tecrübeli teknisyenlerin gözetiminde yapılan polisomnografik (PSG) testler, uyku sırasında gelişen tüm patolojileri ortaya koymaktadır. Testin doğruluğunu, hastalarımızın bu test yapılırken, rahat etmesi ve en az 6-8 saatlik bir uyku periyodunun olması ile mümkün olabilmektedir. Uygun uyku etkinliği sağlanmadan yapılan polisomnografik testler maalesef klinisyene yardımcı olamamaktadır.”
Polisomnografik test yapıldıktan sonra izlenecek yol tedaviye karar verilmesi aşaması olduğunu dile getiren Çelik, “Uyku hastalıklarının tedavisi genel olarak yaşam modifikasyonu, uygun vücut kitle indeksinin sağlanması, CPAP-BPAP-ASV denilen tıbbi cihazların kullanılması ve cerrahi yöntemlerdir. Hekim tarafından önerilecek tedavi modalitesi, hastadan hastaya değişmektedir. Hastanın yaşı, ek hastalığı olması, ameliyata ve ameliyat sonrası dönemde uyum sağlaması gibi birçok faktör tedavi modalitesinin belirlenmesini etkilemektedir. Uygun hastalarda uygun cerrahi yöntemler başarıyla uygulanabilmektedir. Bu cerrahi yöntemler ve hastanın ameliyat sonraki dönemde hekimin tavsiyelerine uyumu başarı oranını artırmaktadır.”



Orjinal Habere Git
— HABER SONU —
... ...