Tarih: 29.03.2021 13:58

“Pandemi sosyal medyaya mahkum etti”

Facebook Twitter Linked-in

Pandemiyle sosyal medyada zaman geçirme süreleri arttı. Sosyal Medya Araştırmacısı - Yazar Ümit Sanlav, We Are Social 2021 verilerini değerlendirdi. Sosyal medyanın 3 ayrı dönemi olduğunu ifade eden Ümit Sanlav, “sosyal medyayı Pandemi öncesi sosyal medya, Pandemi sürecinde sosyal medya ve pandemi sonrası sosyal medyayı ayrı ayrı ela almak gerekir” dedi. Pandemi öncesinde sosyal medyanın çok da doğru kullanılmayıp, genelde eğlence için kullanılan ve zaman tüketilen mecralar olduğunu ifade eden Sanlav; pandemi sürecinde sosyal medya ve internetin doğru yerini bulduğunu söyledi. Sanlav “Pandemi süreci itibariyle bilgisayarın çocuklar için sadece oyun değil, bir eğitim aracı olduğunu; sosyal medyanın gizli narsisizm, teşhircilik, stalk duygularımızı tatmin ettiğimiz mecralar değil, sevdiklerimizle iletişim kurabileceğimiz mecralar olduğunu; internetin sınırsız alemlere akıp boşa zaman harcatarak bizleri tüketen değil, hayatta kalmamızı mümkün kılan yaşamsal bir gereklilik olduğunu öğrendik” dedi.
Ümit Sanlav açıklamalarını şu şekilde sürdürdü:
Dünya ve Türkiye’nin dijital karnesi
“Yakın zamana kadar eğlence olarak görülen sosyal medya, bir yılı aşan pandemi süreci itibariyle yaşamsal bir zorunluluk haline geldi. We Are Social’ın her sene hazırladığı sosyal medya raporunda 2021’in dijital karnesine göz attığımızda çarpıcı verilerle karşı karşıya kalıyoruz. 2021’de Dünyanın yüzde 60’ı online olmuş. Dünya nüfusu yüzde 1 büyürken, sosyal medya kullanıcılarının artış oranı yüzde 13.2.
Dünya, günde 6 saat 54 dk internete bağlı kalırken; Türkiye 7 saat 57 dakika. Dünyanın sosyal medyada zaman geçirme ortalaması 2 saat 25 dk. iken, Türkiye ortalaması 2 saat 57 dakika ile dünya ortalamasının üzerinde.
Paylaşımların doğruluğundan endişeliyiz ama veri güvenliğimizden değil
Bir ilginç veri de internet velilerinin güvenilirliği konusunda. Türkiye’de internet kullanıcılarının yüzde 61’i internette gezinen bilgi ve haberlerin doğruluğundan endişe duyuyor. Yani internet haberlerine güvenmiyor. Bu konuda dünya ortalaması yüzde 56.4. Yani Türkiye’de internete güvensizlik dünya ortalamasının üzerinde ve ülkelerin gelişmiştik düzeyi ile sahte haber yaygınlığı da ters orantılı. Fakat burada bir ilginç veri de Türkiye’deki internet kullanıcılarının kişisel veri güvenliği konusundaki anlamsız güveni: yüzde 29.3. Yani haberlerin ve paylaşımların güvensizliğinde hemfikir olan vatandaşın, kendi kişisel veri güvenliği konusunda bu mecralara güveniyor olması oldukça ilginç ve bilinçsizce. Bu arada kişisel verilerimizin depolanma oranına baktığımızda ilk sırada olan Facebook kişisel verilerimizin yüzde 71’ini depoluyor, Instagram yüzde 59.
Sosyal medya kullanımında dünya ortalamasının üzerindeyiz
Pandemi öncesinde 2019’da sosyal medya penetrasyonu yüzde 63 olan Türkiye’nin, 2021 verilerine göre yüzde 71’i sosyal medya mecralarında yer almış. Aynı şekilde 2019’da sosyal medyada günde 2 saat 46 dakika ortalaması olan Türkiye, 2021’de 3 saate yakın ortalama ile dünya ortalamasının üzerinde yer aldı. Bu konuda dünya ortalaması 2 saat 25 dk. Burada dikkat çeken unsur, dünyanın gerek ekonomileriyle, gerek kalkınma seviyeleriyle gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerinden Japonya, Almanya, Hollanda, Güney Kore, İsviçre gibi ülkelerin, 2019’da olduğu gibi bu yıl da günlük 1 saat gibi ortalamalarla, sosyal medya kullanımında dünya ortalamasının altında yer alması oldu.
Instagram’da lideriz
Ve Instagram 2018’de yüzde 41’i Instagram’da yer alan Türkiye, yüzde 47’lik İsveç’in ardından dünya ikincisiyken; 2019’da her iki ülkenin İnstagram kullanımı yüzde 58’di ve Türkiye averajla birinci sıraya yerleşmişti. 2021 verilende Türkiye arayı açarak yüzde 68’e yüzde 66’lık farkla liderliğini korudu. Bu arada dünya ortalaması da yüzde 20. Japonya, Almanya, Hollanda, Güney Kore, İsviçre gibi ülkelerin sosyal medyayı en az kullanan ülkeler olduğu bu evrende, Türkiye’nin İnstagram’da dünya birinciliğini yorumlarınıza sunuyorum.
Facebook açık ara lider
Kişisel verilerimizin yüzde 70’ini toplayarak veri madenciliğinde lider olan Facebook, dünyada en çok kullanılan sosyal medya mecralarına baktığımızda da, 2.740 milyarı aşkın üyesi ile lider. 2. sırada YouTube, 3’te whatsapp, 4 FB Mesenger, 5.sırada İnstagram var. Sosyal medya hayatımıza ilk girdiğinde Facebook ile rekabet halinde olup, ikinci sırada bulunan Twitter’ın ise bu günlerde esamesi okunmuyor. Çünkü insanlar artık okumuyor, sadece bakıyorlar. Kitap okumaktan, gazete okumakta geçtik, Twitter’ın 280 karakterine dahi tahammülümüz kalmamış. Türk kullanıcıların durumu ise bu anlamda daha da vahim. Bizde dünyada açık ara önce olan Facebook’un yazılarına dahi tahammül kalmamış, ilk sırada YouTube, 2.sırada İnstagram, 3. Whatsapp, 4.Facebook. Yani sadece izliyoruz. Hiç bir üretim yok; anıları, yaşanmışlıkları, zamanlarımızı tüketmişiz. Her geçen gün ortaya çıkan yeni güvenlik açıklarına rağmen, Facebook’un 2.740 Milyar kullanıcı sayısına ulaşması ve dünyanın en kalabalık ülkesinden daha fazla vatandaşı olması şüphesiz çok büyük bir güç. Biz bu gücün sahibi olmaktansa figüranı olmayı tercih etmişiz. Sosyal medyada üretmeyip, sadece tüketmişiz.
Pandemi sosyal medyaya mahkum etti
Einstein’in meşhur sözü var; ‘Korkarım bir gün teknolojik iletişim beşeri iletişimin önüne geçecek ve aptal bir nesil olacak’, İşte bugün pandemi dolayısıyla o sözü bir süreliğine rafa kaldıracağımız, sevgimizi beşeri iletişimle değil, sosyal medya mecraları ile uzaktan göstereceğimiz günler yaşamaktayız. Büyüklerimizin ellerini öpemiyor, sevdiklerimizin elini tutamıyor, dostlarımızla kucaklaşamıyoruz. İstanbul içinde Arnavutköy’den Gebze’ye, Türkiye’de Edirne’den Kars’a seyahatler edip, iş görüşmelerimizi muhatabımızın gözlerinin içine bakarak değil, çözüm önerilerimizi kelimelere dökerek uzaktan ifade ediyoruz.
Ne var ki, pandemi sonrasında artık hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağı gerçeğini göz ardı edemeyeceğiz. Zira iletişim tarzımız tamamen dijitalleşecek, ekonomide başlayan dijitalleşme artarak devam edecek, online alışveriş alışkanlıklarımız devam edecek, e devlet, e nabız, e okul, hes kodlarımız ve sosyal medya kimliklerimiz ile başlayan dijitalleşme, pandemi sonrasında da devam edecek. Burada asıl mesele; dijital kimliklerimizle beşeri kişiliklerimiz arasındaki korelasyonu, doğru olarak kurgulayabilecek miyiz?”




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —
... ...