Tarih: 20.10.2020 10:11

Kemik erimesi, ilaç kullanmadan tedavi edilebiliyor

Facebook Twitter Linked-in

Prof. Dr. İnan İlker Arıkan, teşhis edilmesi zor olan ve halk arasında ’’kemik erimesi’’ olarak bilinen osteoporozun nasıl teşhis edileceğine dair ipuçları aktardı. Arıkan açıklamasında, ilaç kullanılmadan uygulanabilecek tedavi yöntemlerini de paylaştı.
Beykent Üniversitesi Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. İnan İlker Arıkan, “kemik erimesi” olarak bilinen osteoporoz hastalığına dair açıklamada bulundu. Ortalama insan ömrünün uzamaya devam ettiğini hatırlatarak açıklamasına başlayan Prof. Dr. Arıkan, “Özellikle yetişkin yaşlıların hastalığı olan osteoporoz (kemik erimesi) insan hayatını artan şekilde olumsuz etkilemektedir. Osteoporoz ilişkili kalça, omurga ve leğen kemiği kırıkları yaşlı yetişkinlerde hastalıklar ve ölümlerin sık bir sebebidir. Bütün sağlıklı yetişkinler osteoporozu engellemek için; yeterli kalsiyum ve vitamin D alımı, ideal kilo için gerekli egzersizlere katılma, sigara ve aşırı alkol kullanımından kaçınma açısından bilgilendirilmelidir” dedi.
Kırık oluşana kadar anlaşılmıyor
Prof. Dr. Arıkan, osteoporoz düşük kemik kütlesi ve kemik yapısının bozulması sonucu kemik dayanıklılığında azalma ve kırılma riskinde artma ile karakterize bir hastalık olduğunu belirterek, “Osteoporoz aynı zamanda sessiz bir hastalıktır. Çünkü ilk kırık oluşuncaya kadar herhangi bir bulgu vermez. Dünya Sağlık Örgütü, osteoporozu kemik mineral yoğunluğu (BMD) ve T skorlarını kullanarak açıklar. T skoru; sonucun sağlıklı genç yetişkinde görülen ortalama kemik mineral yoğunluğundan kaç standart sapma olduğunu gösterir. Negatif sayı olarak ifade edilen standart sapma ne kadar sıfırın altında saptanırsa kemik mineral yoğunluğu o kadar azalmış ve kırık riski o kadar artmıştır. T skorunun < -2,5 olması osteoporoz olarak tanımlanır. Osteopeni veya düşük kemik yoğunluğu teşhisi; T skoru -1,0 ve -2,5 arasındaysa koyulur” ifadelerini kullandı.
Teşhis yetersizliği nedeniyle, dünyadaki osteoporoz sıklığını belirlemenin oldukça güç olduğunun altını çizen Arıkan, “Belli topluluklarda osteoporoz karşılaştırmasını yapmanın en iyi yolu yaşlı insanlardaki kırık oranlarına bakmaktır. Osteoporoz hayatı tehdit eden bir durum olmadığı için gelişmekte olan ülkelerdeki veriler yetersizdir. Dünya genelinde osteoporoz yılda 8.9 milyon kırıktan daha fazlasına yani saniyede 3 osteoporoza bağlı kırığa sebep olmaktadır” açıklamasında bulundu. Arıkan ayrıca, osteoporozun dünya genelinde 200 milyon kadını etkilediğine ilişkin bir kanı olduğunu ifade ederek yaş gruplarını aktardı.
Risk faktörleri
Osteoporoz risk faktörlerinin modifiye edilebilen ve edilemeyen olarak iki ayrıldığını söyleyen Prof. Dr. Arıkan, risk faktörlerini ise şöyle aktardı: “Cinsiyet, yaş, aile hikâyesi, vücut şekli, seks hormonları, vücut kilo bozuklukları, kalsiyum ve D Vitamini, ilaçlar, yaşam şekli.”
Kırıklar, riski daha da artırıyor
Kemik kırıklarının osteoporozun en ciddi komplikasyonu olduğunu söyleyen Arıkan sözlerine şöyle devam etti;
’’Kırıklar çoğunlukla kalça ve omurgada olsa da herhangi bir kemikte olabilir. Kırıklar; kronik ağrı, sakatlık, depresyon, evde bakım, düşük hayat kalitesi ve artmış ölüm oranlarına sebep olabilir. Kırığın sebep olduğu ağrı genellikle ilk bulgudur. Omurga kemiklerinin yapısı zayıfladığı için zamanla çökme kırıkları gelişebilir, hatta kifoz denilen kamburluk durumuna sebep olabilir. Omurga kırıkları, en sık görülen osteoporotik kırıklardır ve çoğunlukla teşhis edilmezler. Omurga kırıkları; gelecek kırık riskinin tahmin edilmesini sağlar. Örneğin; sonraki omurga kırığı ihtimali beş kat, başka kırıklar için ihtimal iki-üç kat artar. Kalça kırıkları çoğunlukla düşme sonrası oluşur. Kalça kırıkları ilk bir yılda ölüm oranını yüzde 15-20 artırır ve bu artış erkeklerde daha fazladır. Aynı zamanda gelecekteki kırık riski 2,5 kat artar. Kalça kırığı olan hastaların yaklaşık yüzde 20-50’si uzun süreli evde bakım ihtiyacı duyarlar ve hayat kaliteleri düşer, sosyal izolasyona uğrarlar, depresyon ihtimali artar ve özgüvenleri azalır.’’
İlaç dışı yöntemlerle önlenmesi ve tedavisi
Orta veya ileri orta yaşlarda en yüksek kemik kitlesi elde edildikten sonra, öncelikli amacın; kemik kaybını azaltmak olduğunu ifade eden Prof. Dr. Arıkan, önleme stratejilerini ise üç başlık altında topluyor: Beslenme, egzersiz ve hayat şekli.
Beslenme stratejisinin, yeterli kalsiyum ve D vitamini almaktan geçtiğine dikkat çeken Arıkan, “Menopozdaki kadınlarda ve 70 yaşın üstündeki erkeklerde tavsiye edilen günlük kalsiyum miktarı 1200 mg’dır. Yetişkinlerin büyük çoğunluğu kalsiyum takviyesine ihtiyaç duymaz. Günlük tavsiye edilen D vitamini miktarı 600-800 IU’dir ve bu miktarı sadece diyetle almak çok zordur. Özellikle, diyetle düşük miktarda D vitamini alanlar ve D vitamini yetersizliği riski bulunan çoğu yaşlı yetişkinler, D vitamini takviyesinden fayda görürler. Bulgu olmayan yetişkinlerde D vitamini taraması önerilmemektedir. İdeal serum D vitamini seviyesi tartışmalı da olsa, çoğu uzmanlar 25-OH-Vitamin D seviyesini 20-30 ng/mL olacak şekilde takviye kullanılmasını önerir” dedi.
Arıkan, osteoporoz riski taşıyan hastalara mutlaka egzersiz önererek, ideal kiloyu sağlayan ve direnç artıran aktivitelerin günlük olarak yapılması durumunda, kas kütlesini ve kemik mineral yoğunluğunu korumaya faydalı olduğunu söyledi. Egzersizin, aynı zamanda hastanın düşme ihtimalini de azalttığını vurguladı.
Sonuç olarak, osteoporoz ve komplikasyonların yaşlı yetişkinlerde sakatlıklara ve ölümlere neden olduğunu hatırlatan Arıkan, “Bu nedenle bütün sağlıklı yetişkinler, önleme ve tedavi stratejileri açısından bilgilendirilmeli ve yönlendirilmelidir” diyerek sözlerini sonlandırdı.



Orjinal Habere Git
— HABER SONU —
... ...