Tarih: 08.02.2019 12:54

İstanbul Su Ürünleri Kooperatif Başkanı İlyas Torlak

Facebook Twitter Linked-in

Siz sorularınıza başlamadan önce şunu belirtmek istiyorum, Sarıyer de birçok basılı medya kuruluşu olmasına rağmen balıkçıların sorunlarına ilgisizler. Sarıyer Aktüel dergisi olarak bizleri dinlemek istediğiniz için teşekkür ediyorum.

Kooperatifimiz, İstanbul Balık Üreticileri Ve Su Ürünleri Kooperatifi, 1940'lı yıllarda babalarımız tarafından kurulmuş Türkiye'nin ilk kooperatifidir. Hemen hemen 80 yıldır bu ülkenin balıkçılığına hizmet eden bir kooperatiftir. 800 üyeye ulaştığımız dönemler olsa da sonradan kooperatifler açıldıkça herkes kendi bölgesine üye oldu. Şuan 130 üyemiz var. İstanbul'da 38 tane su ürünleri kooperatifi ve bunların bağlı olduğu İstanbul Birlik var. Ankara'da ise Türkiye genelinde 7 üst birliğin bağlı olduğu Sürkop var. Bizim kooperatifimiz Türkiye'nin ilki babalarımız ve dedelerimizden devraldığımız bayrağı şanına ve namına yakışır bir şekilde götürmeye devam ediyoruz.

-Sarıyer de balık çarşısı olmamasını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Sarıyer'de balık çarşısı olması şart dünyanın hiçbir yerinde böyle bir balık satışı yok. Dağınık bir haldeler. Bu şekilde et satabilir misiniz? Kasa kasa et satışı nasıl olmuyorsa balık satışı da olamaz. Kaldı ki balık etten daha çabuk bozulabilen bir besin. Bu sorunumuzun biran önce halledilmesini istiyoruz. Bunun için yer önerimiz de var. Sarıyer merkezde pazartesi günleri kurulan köy pazarının yeri bir alternatif, bunun dışında eski mezarlığın oradaki veterinerlik başka bir alternatif. Amacımız Sarıyer halkının aynı standartta, aynı fiyatta, içinde şüphe olmadan gönül rahatlığı ile alışverişini yapacağı bir çarşı. Tek gayemiz Sarıyer halkını balıkla buluşturmak. Ne yazık ki siyasal çatışmaların arasında kalıyoruz. Şuan bir proje daha hazırladık ve sunduk sonucun ne olacağını bekliyoruz. Bu işin sürekli peşindeyiz.

-Sarıyer'de bulunan balıkçı sayısını göz önüne aldığımızda buraya balıkçılığın başkenti diyebilir miyiz?

Kesinlikle balıkçılığın başkenti burası başlı başına bir balıkçı kasabası Sarıyer de İstanbul un %40 balık ihtiyacına, Türkiye'nin ise %30 balık üretimine katkısı olan bir ağ filosu mevcut.

-Bildiğimiz kadarı ile Rumelifeneri'nde Garipçe Köyü ile ortak kullanılan bir balıkçı barınağımız var bu liman yeterli mi?

Hayır. Ağ filosu kalabalıklaştığı için Rumelifeneri bu ihtiyaca karşılık veremiyor artık. İki sene önce gerekli yerlere Kireç-burnu'na balıkçının balığını boşaltacağı, ikmalini yapacağı, 50 metrelik  bir iskele için  talepte bulunduk. Fakat buranın bir turizm bölgesi olduğunu belirtilerek önümüze engeller çıkartıldı. Müracaatımızı bakanlığa ve genel müdürlüğe yaptık ve bugün Türkiye'de 10-12 nokta dâhil olmak üzere Kireçburnu da balık çıkarma yeri olarak prosedürlere girdi. Şimdi müracaatımızı tekrar yapıp Kireçburnu'na iskele yaptırma konusunda ısrar edeceğiz. Kilyos için de bir balıkçı limanı proje hazırlandı, müracaat  oldu; Kısırkaya da müracaat edildi. Karadenize baktığınız zaman balıkçı limanları çok fazla balıkçı yapılanmasında en zayıf yön İstanbul tarafı. Burası turizm bölgesi, göz önünde bir şehir olduğu için balıkçılık konusunda ki çalışmalar burada çok zayıf. 

-Eskiden balık tezgâhlarında çeşit çeşit balıklar varken şuan baktığımızda suni üretim, çiftlik balıklarını görüyoruz bu konuda düşünceleriniz neler?

Biz bunu devamlı anlatıyoruz ben 45 yıldır bu mesleğin içindeyim geriye dönüp baktığımda neleri bırakmışız ne duruma gelmişiz diyorum. Bu durumun bir çok nedeni var en baş nedeni aşırı avcılık. Bunun sebebi de az önce anlattığım gibi balıkçının bu konuda sosyoekonomik yapısını inceleyen, bunun sosyal yönlerini araştıran bir kurum yok. Bir asırdan beri balıkçılık politikası yok bu ülkede. Aşırı avcılık ve nüfusun kalabalıklaşması ile birçok tür kayboldu.

-Fiyat politikası hakkındaki düşünleriniz nedir?

Balıkçılıkta fiyat politikası sıfır neden sıfır derseniz arz talebe göre değişiyor balık çok olursa fiyat düşüyor, az olursa çıkıyor. Mesela bugün hamsinin kasası 200 TL yarın aşırı avlanmış olsa kasası 50 TL olur. Belirli bir fiyat politikası yok maalesef.

-Balıkçılar arasında tam bir birlik mutabakat var diyebilir miyiz?

Bu bizim aramızda büyük bir sıkıntı. Hiç birimiz birbirimizin yaptığı işi beğenmiyoruz.  Herkes bir çatışma içinde. Öncelikle herkes eleştiriye açık olacak biz bu işi yanlış yapıyoruz diyerek bir karara varmamız gerekecek. Bize bu konuda ön ayak olması gereken devlet ve balıkçılık yönetimi, burada birlik ve beraberlik içinde hareket edilmesine sıcak bakmıyor. Elbette balıkçılar güçlü olduğu zaman ortam daha farklı olacak, söz hakkı olacak. Balıkçı “Biz artık bu denizde bu şartlarda avlanamıyoruz” deyip kontak kapatma noktasına gelince devlet daha farklı bakacak balıkçıya daha ılımlı yaklaşacak fakat şuan onlarda görüyor böyle bir itiraz olmadığını bundan faydalanıyorlar balıkçıların arasındaki denklemden kendilerine pay çıkarıyorlar.

-Balıkçıların en büyük sıkıntılarından biri çalışanların sigortaları, sigorta ve vergi yükleriniz nasıl?

Bunların hepsi sorun mesela sezon başlayıp denize açıldıklarında teknede 25 adam çalışıyor hiç birinin sosyal hakları yok. Bu olaydan tayfa kadar mal sahipleri de tedirgin. Balıkçılar için veya diğer tüm dönemsel çalışan işçiler için bir sigorta sisteminin gelmesi lazım. Bunun miladı için bizlere 2018 sonu demişlerdi hayata geçmesi için çalışmalara başlanacağını umuyoruz. Sigorta sorununa kalıcı bir çözüm getirilecek.

-Genel olarak toplayacak olursak çözüm önerileriniz nedir?

Balıkçılığın Türkiye genelinde miladını hesap ettiğiniz zaman hemen hemen bin asıra dayanıyor şahsım olarak yarım asırlık bir ölçeğinde kendim varım. Bundan öncesinde babalarımdan, dedelerimden dinledim. Bugün balıkçılıkta gelinen nokta çok kötü. Denizin ekosistem yapısı tamamen bozuldu. Belki de ilk defa bu yıl boğazlardan içeri doğru düzgün balık akımı olmadı bir dahaki seneye ne olacağı ise meçhul. Balık çeşitleri azaldı veya yok oldu. Bu denizde 100 kilo balık var 1000 kilo avlanma kapasitesi olan bir avcı filosu var. Artış çok fazla ve durmuyor bugün tersaneye gidin iki seneden önce tekne yapımı için sıra bulamazsınız. Devlet bu konuda geri alım yapmış 1100 tekne toplamış av kapasitesini düşürmek için fakat başarılı olamamış. Çünkü asıl av gücü olan 30 metre üzeri tekneler yerine %1 potansiyeli olan 10 metrelik tekneleri topladı. Sonuç olarak en büyük etken pastanın ufak, yiyenin çok olması. İkinci neden nedir? Denetimsizlik. 8882 km sahil şeridi olan bir ülkede balıkçılığı bir genel müdürlük ile yönetmeye kalkarsanız bu denetimi yapamazsınız bunun için bakanlık lazım. Karada ve denizde %95 oranında bir denetimsizlik var. Bu denetimsizlik ardından ortaya yasa dışı avlanma çıkıyor.

Karşımıza  bize rakip olarak yetiştiricilik çıktı. 2000'li yıllarda bunun üretimi 20.000 tondu. Bugün ise 250-300.000 tona çıktı. Devlet buna sıcak bakıyor takip ettiğim kadarıyla buradan 700 – 800 milyon dolar ihracat girdisi var. Bu üretimi yapmak için 10 kilo deniz balığından 2 kilo yem yapılıyor geçenlerde katıldığım bir seminerde  karşıma şöyle bir tablo çıktı 2023 yılında hedef 600 ton. Israrla söylüyoruz bizim denizimizde böyle bir avcılığa cevap verecek balık ve deniz yok. Bu balığı beslemek bu üretimi yapmak için dışarıdan yem getirme alternatifiniz varsa yapın ama bu denizdeki hamsiyi, kraçayı, istavriti getirip yem fabrikalarında yem yapıp bu balıkları yetiştirmeye çalışırsanız sadece halkın yiyeceği balık azalmaz denizin ekosistemi de bozulur. Mesela yunus balıkları son 3-5 senedir balık ağlarını yemeye başladı balıkçılar şikayet ediyor yunuslar çoğaldı ağlarımızı yiyorlar buna bir çare diye peki bunu neden yapıyor yunuslar aç kalıyorlar. Tekrar ısrarla söylüyorum denizin balığını denizde bırakın yoksa balıkçı avlanmaları ile beraber bu şekilde giderse daha çok balık kaybolacak. Yoksa tezgahlarda bizim adına balık demediğimiz ürünler var olmaya başlayacak.

-Bir laf var “Denizden üç balık çıkar ikisi Torlak'a biri Allah'a” bunun halk arasında yaygınlaşma sebebi nedir?

Babalarımızın zamanından gelen bir laf bu babam bu denizin iyi bir balıkçı reisiydi. Tabii o zamanlar elektronik güçler, radarlar yok tamamen insan gücü ile balıkçılık yapılıyor. Çok çalışan çok kazanıyordu babam çok çalışkan olduğu için çok iyi değerlendirdi denizi ve “Denizde üç balık var ikisi Torlak'ın biri Allah'ın” diye bu lakaba nail oldu. Şuan şartlar değişti. Yine kayıklarımız var ama çok kalabalıklaştı kimse kimseyi görmüyor artık.

-Tüketicilerinize balık konusundaki tavsiyeleriniz nedir?

Türkiye'de balık tüketimi çok zayıf balık çok önemli bir protein kaynağı haftada en az iki kere balık yemeleri lazım. Her balığı mevsiminde yiyecek.  Balıkçısını iyi seçecek.  Mümkün oldukça balığı günlük tüketmelerini öneririm. Bizim görünce balık bile demediğimiz çiftlik balıklarından uzak dursunlar. Bu balıkların yedikleri yemlere dibe çökmesin diye plastik konuyor ve balık bunu yiyor.

-ÖTV' siz mazot hakkında ne düşünüyorsunuz?

2004 yılında balıkçılar olarak ÖTV'siz mazot almaya başladık.  2004 yılında biz 400 kuruşa mazot alırken 1 kasa istavrit 100 TL idi. Aradan 15 sene geçti ÖTV'siz mazot  4 TL oldu bir kasa istavrit yine 100 TL. 15 sene geçti ve ÖTV'siz mazot balıkçı için ne kadar faydalı olsa da cazibesini kaybetti. Tabii bunu hesaplayıp 100TL derken 15 sene içinde kullandığın takip ettiğin ekipmanları hesapladığın zaman %1000  artmış. Aradan geçen bunca zamana enflasyonla beraber hesaplanıp balığın kasası 500 TL olsa benim balığım değerinde satılsa ÖTV'siz mazota  ihtiyacım olmaz.




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —
... ...