Tarih: 13.03.2020 10:31
"Her bel ağrısı, bel fıtığı değildir"
Beyin ve Sinir Cerrahisi Op. Dr. Hüseyin Canaz, her bel ağrısının bel fıtığı olmadığını belirterek, "Bel fıtığı toplumda en fazla bilinen ve korkulan bel ağrısı nedeni olmakla birlikte altta yatan patolojilerden yalnızca biridir." dedi.
Medilife Bağcılar Hastanesi Beyin ve Sinir Cerrahisi Op. Dr. Hüseyin Canaz, bel, boyun ve sırt ağrıları ve bel fıtığı üzerine açıklama yaptı. Doktora başvuru nedenleri arasında en üst sıralarda yer aldığını bel, boyun ve sırt ağrıları yer aldığını belirten Op. Dr. Canaz, "Kişide çeşitli nedenlerle kronik bel ağrısı ortaya çıkabilmektedir. Her bel ağrısı, bel fıtığı değildir. Bel fıtığı toplumda en fazla bilinen ve korkulan bel ağrısı nedeni olmakla birlikte altta yatan patolojilerden yalnızca biridir. Diğer nedenler arasında fibromiyalji, romatizmal hastalıklar, skolyoz ve diğer şekil bozuklukları, faset eklem bozuklukları, omurgadaki yaşa bağlı dejeneratif değişiklikler, osteoporotik çökme kırıkları sayılabilir. Günümüzde bel, boyun ve sırt ağrılarının tedavisinde amaç anatomik bütünlüğü ve hareket kabiliyetini koruyarak ağrıyı azaltmak, hastanın günlük hayatına en kısa sürede dönmesini sağlamaktır." dedi.
Bel ağrılarının tedavisinde ameliyatsız minimal invaziv yöntemler kullanılabildiğini kaydeden Op. Dr. Hüseyin Canaz, "Minimal invaziv girişimler günümüzde Avrupa ve Kuzey Amerika’da, omurilik ve bacaklara giden sinir köklerinde ileri düzeyde basısı olmayan, bel veya boyun fıtığı ameliyatı olması gerekmeyen hastalar için artan sıklıkta kullanılmaktadır. Minimal invaziv girişimlerin yararları arasında omurga ve omurga etrafındaki kas yapılarının anatomik bütünlüğünün bozulmaması, işlem sonrası istirahat döneminin çok kısa olması, uzun süreli ilaç kullanımının azalması, fizik tedavi ve rehabilitasyon ihtiyacının azalması, hastanın kısa sürede işine, günlük ve sosyal hayatına dönebilmesi sayılabilir. Minimal invaziv girişimlerin riskleri ve komplikasyon oranları cerrahi tedavilere göre çok düşük olmakla birlikte, tamamen risksiz yöntemler değildirler. Enfeksiyon, sinir hasarı, kanama görülebilecek başlıca problemler olup, bunlardan sakınabilmek için, bu konuda tecrübeli beyin ve sinir cerrahları veya algologlar tarafından, yeterli donanıma sahip merkezlerde uygulanmaları gerekmektedir." ifadelerini kullandı
Op. Dr. Hüseyin Canaz, ameliyatsız gerçekleştirilen minimal invaziv tedavi yöntemlerini de şöyle sıraladı:
"Faset Eklem Enjeksiyonu (Blokajı):
Komşu omurların her iki arka yanında bulunan ve omurgaya hareket özelliğini kazandıran eklemlere faset eklemler denir. Artroz, iltihaplanma, travma veya ağır bedensel aktivite sonucunda bu eklemlerin yapısı bozulabilir ve buna bağlı kronik ağrılar meydana gelebilir. Belin arkaya, sağa, sola eğilmesi veya dönmesi hareketlerinin ağrılı olması ile seyreden tablo faset sendromu olarak isimlendirilmektedir. Hastalarda uzun süre oturduktan sonra ayağa kalkarken veya yatakta dönerken bel ağrısı olması bu sendrom için tipiktir.
Enjeksiyon sırasında faset eklemdeki ağrı duyusunu algılayan medial sinir etrafına steroid ve lokal analjezikten oluşan bir karışım enjekte edilir.
Girişim sonrasında 2-6 ay arasında değişen sürelerde ağrının anlamlı derecede azaldığı görülmektedir.
Aktif sistemik enfeksiyonu olan, enjeksiyon bölgesinde lokal enfeksiyonu olan, gebelik veya gebelik şüphesi olan, kanama bozukluğu olan veya kan sulandırıcı ilaç kullanan hastalara faset enjeksiyonu uygulanmamaktadır.
Faset eklem enjeksiyonu yan etkileri ve riskleri düşük bir uygulamadır. Bununla birlikte sinir zedelenmesi, hematom gelişmesi, enfeksiyon gelişmesi riskleri mevcuttur. Ayrıca enjekte edilen steroidin sistemik etkilerine bağlı olarak vücutta su tutulması, diabetik hastalarda kan şekeri regülasyonunda bozulmalar geçici süre ile görülebilmektedir.
Faset eklem radyofrekans ablasyonu:
Faset eklemlerin yapısının bozulduğu ve buna bağlı kronik ağrıları olan hastalarda, faset eklemin duyusundan sorumlu olan medial sinir uçlarının radyofrekans kullanılarak yakılması işlemidir. İşlem sonrasında hastanın ağrıları hemen azalmaya başlamakla birlikte optimum etkinin görülmesi 1-2 haftayı alabilir. Yarar gören hastalarda işlemin etkisi ortalama 8-12 ay devam etmektedir.
Aktif sistemik enfeksiyonu olan, enjeksiyon bölgesinde lokal enfeksiyonu olan, gebelik veya gebelik şüphesi olan, kanama bozukluğu olan veya kan sulandırıcı ilaç kullanan hastalara faset eklem radyofrekans ablasyonu uygulanmamaktadır. Bu işlemin yan etki görülme sıklığı ve risk oranları oldukça düşüktür. Nadiren görülebilen yan etkileri girişi bölgesinde yanma, hipersensitivite veya hissizlik olmasıdır. Bunlar geçici etkiler olup genelde 2-3 gün içerisinde geçmektedir. Ayrıca enfeksiyon, kanama ve sinir hasarı olası riskler arasında sayılabilir.
Nükleoplasti:
Disk protrüzyonuna (bel fıtığı başlangıcı) bağlı uzun süredir bel ağrısı şikayeti olan hastalarda radyofrekans ablasyon yöntemi kullanılarak fıtıklaşmaya başlayan disk materyalinin küçültülmesi işlemidir. 6 hafta ve üzerinde, medikal tedaviye yanıt vermeyen ağrısı olan ve MR görüntülemelerinde omurilik kanalının yüzde 33’ünden daha küçük seviyelerde bel fıtığı başlangıcı olan hastaların tedavisinde kullanılabilir.
Nükleoplasti işlemi sonrası başarı oranları değişik serilerde yüzde 50-80 arasında değişmektedir.
Nükleoplasti yöntemi bel fıtığı ameliyatı için bir alternatif değildir. Ekstrüde ve sekestre fıtıklar, omurilik kanalının yüzde 33’ünü geçen fıtıklaşmalar, disk yüksekliğinin yüzde 50’sinden fazlasının kaybı, spinal kanal darlığı, bel kemiklerinde kayma (spondilolistezis) gibi omurga patolojileri nükleoplasti işlemi için kontrendikasyon teşkil etmektedir. Ayrıca hastada sistemik enfeksiyon varlığı ve kanın pıhtılaşmasını etkileyen durumlarda yapılmamalıdır. Nükleoplasti işleminin başlıca riskleri enfeksiyon, kanama ve sinir hasarıdır.
Epidural steroid enjeksiyonu
Epidural aralığa (omurilik zarının dış kısmına) bir iğne ile ulaşılarak, steroid ve lokal analjezi enjekte edilmesi işlemidir. Disk fıtıklaşması, omurga kanal daralması veya bel kemiklerinde kayma olan hastalarda sinir köklerindeki inflamasyon ve ödemi azaltarak ağrının giderilmesi hedeflenmektedir. Epidural steroid enjeksiyonu yukarıda belirtilen patolojilerin tedavisine yönelik bir girişim olmayıp sadece ağrı kontrolü amacıyla uygulanan bir yöntemdir.
Aktif sistemik enfeksiyonu olan, enjeksiyon bölgesinde lokal enfeksiyonu olan, gebelik veya gebelik şüphesi olan, kanama bozukluğu olan veya kan sulandırıcı ilaç kullanan hastalara epidural steroid enjeksiyonu uygulanmamaktadır.
Yan etkileri ve riskleri düşük bir uygulama olmakla birlikte sinir zedelenmesi, hematom gelişmesi, enfeksiyon gelişmesi, beyin omurilik fistülüne bağlı intrakranyal hipotansiyon gelişmesi riskleri mevcuttur. Ayrıca enjekte edilen steroidin sistemik etkilerine bağlı olarak vücutta su tutulması, diabetik hastalarda kan şekeri regülasyonunda bozulmalar geçici süre ile görülebilmektedir."
Orjinal Habere Git
— HABER SONU —
...