Çamlıca Medipol Üniversitesi Hastanesi Kulak Burun Boğaz Hastalıklarından Prof. Dr. Fevzi Sefa Dereköy, üst solunum yolu enfeksiyonları ve gripten korunmanın yollarına ilişkin önemli açıklamalarda bulundu. Prof. Dr. Dereköy, erişkinlerde yılda ortalama 2 ila 4 kez, çocuk yaş grubunda ise yılda ortalama 6 ila 10 kez kadar görülebilen üst solunum yolu enfeksiyonlarının (ÜSYE) genellikle kendi kendine iyileştiğini belirtti.
Ancak nadiren de olsa bu enfeksiyonların komplikasyonlara yol açabileceğine değinen Prof. Dr. Dereköy, "Üst solunum yolu denildiğinde burun, paranazal sinüsler, geniz, boğaz, gırtlak başta olmak üzere baş ve boyunda yer alan, göğüs boşluğu üzerinde bulunan anatomik oluşumlar akla gelir. Öksürük, burun akıntısı ve tıkanıklığı, düşük ateş, boğaz ağrısı olarak ortaya çıkar bazen de enfeksiyon aynı anda birden fazla anatomik bölgeyi de etkileyebilir. Üst solunum yolu enfeksiyonların nedenleri arasında viral ve bakteriyel mikroorganizmalar etkili olur. Bazen başlangıçta viral enfeksiyon varken, sonradan bakteriyel özellik kazanır veya birden fazla nedensel ajan aynı anda etkili olabilir." dedi.
"Kreşlerle birlikte enfeksiyonlarda yaygınlaştı"
Prof. Dr. Fevzi Sefa Dereköy, hastalığın kapalı ve kalabalık ortamlarda, psikolojik stres varlığında artış gösterdiğine dikkat çekerek, şöyle devam etti: "Kreşlerin yaygınlaşması ile 6 yaşından küçük çocuklarda ÜSYE sık görülebilir. Hastalık kişinin kullandığı mendil, havlu, tabak, çatal gibi eşyalarda ve kapı kolu gibi temas ettiği ya da hapşırık, öksürük aracılığıyla mikropların göz, burun ve ağız mukozasına nakliyle gerçekleşir. 24 ila 48 saat süren hafif ateş, kırgınlık, iştahsızlık, üşüme ve titremeden oluşan bir başlangıç vardır. Daha sonra şiddetli sulu burun akıntısı, boğazda yanma, hapşırık ve öksürük ortaya çıkar. Gözlerde kızarıklık, seste kabalaşma, burun tıkanıklığı, koku ve işitmede geçici kayıplarla baş dönmesi gelişebilir. Bakteriyel enfeksiyonun eklenmesi, burun akıntısının koyulaşması, sarı-yeşil renge dönmesi, ateş ve diğer klinik bulguların ağırlaşmasıyla anlaşılır. Bu halde antibiyotik kullanımı gerekir."
"Çocuklarda bulantı ve kusma görülebilir"
Gribin ise ortalama iki günlük başlangıcı takiben ve nezleye göre daha ani başlangıçlı olduğuna işaret eden Prof. Dr. Dereköy, şu bilgileri verdi: "Yüksek ateş, kırgınlık, öksürük, iştahsızlık, baş ağrısı, kas ve eklem ağrıları ile ortaya çıkar. Hasta kişiden öksürük veya hapşırık yoluyla ya da kullanılan eşyaya temas şeklinde bulaşır. Hastalık 3 ila 7 günde iyileşme ile sonuçlanırken, öksürük iki hafta kadar devam edebilir. Çocuk yaş grubunda orta kulak enfeksiyonu, bulantı ve kusma görülebilir. Erişkinlerde ise zatürre, akciğer iltihabı, sinüzit ve kalp hastalıkların şiddetlenmesi gibi komplikasyonlara, hatta ölümlere yol açabilir. Tedavide yatak istirahati, bol sıvı alınması, solunum yollarının nemlendirilmesi ve semtomatik ilaç uygulanması yer alır. İlk günlerde doktora başvurulursa antiviral ilaçlar tedavi edici olur."
"Yüksek risk grubundakiler her yıl aşı yaptırmalı"
Prof. Dr. Dereköy, risk altındaki hasta gruplarına ve gripten korunmanın yollarına ilişkin şu ifadeleri kullandı: "5 yaş altı ve 65 yaş üzerindekiler, uzun süre aspirin tedavisi alan 19 yaşından küçük bireyler, gebeler, kronik akciğer ve kalp-damar hastaları, kanserliler, böbrek hastaları ve huzurevinde kalanlar yüksek risk grubu olarak adlandırılır. Bu yüksek risk grubunun her yıl Eylül-Ocak ayı arasında aşılanması gerekir. H1N1 influenza virüsünün yeni bir tipi kuş, domuz ve insan virüslerinin katılımıyla türemiştir. En fazla gen yükü, domuz influenza virüslerinden geldiği için domuz gribi adı da verilen salgınlarda, Şubat 2010?dan beri tüm dünyada 14 bin 286 can kaybı yaşanmıştır. Bu tip virüs enfeksiyonları, mide-bağırsak bozuklukları şeklinde de çıkabilir. Sık sık el yıkama, hasta kişiden yaklaşık iki metre uzaklıkta bulunmak, eldiven ve maske kullanmak, hastanın 10 gün kadar toplumdan uzak, evde istirahati koruyucu önlemler arasında sayılabilir. Kışın kapalı ve kalabalık ortamlardan uzak kalınmalı. Bol C vitamini içeren limon, mandalina, portakal, greyfurt gibi meyveler ve ılık-sıcak içecekler koruyucudur. Tavuk veya hindi suyu çorba, soğan, sarımsak, tarçın, zencefil, bal, ıhlamur ve ada çayı bağışıklığın artmasında yararlı olmaktadır."