?Bir yanda dijital platformların denetlenmesinin özgürlük anlayışına ters olduğunu ve her türlü sansür uygulamasının yanlış olduğunu düşünenler var? diyen Dr. Mehmet Yavuz, ?Diğer tarafta ise geleneksel yani analog medya kadar, dijital medya platformlarının da denetime tabi tutulmasını savunanlar var. Aslına bakılırsa, geleneksel medya unsurları denetlenebiliyorsa, dijital medya alanları da kontrol edilebilir. Belki edilmesi de lazım. Yalnız burda önemli olan obsesif, takıntılı kişilerin denetim mekanizmalarında yer almaması. Yani katı bir sansür uygulamaları değil de daha çok paylaşımcı, uzlaşmacı ve ne yaptığını bilen yaptığı denetim engellemeleri konusunda kamuoyunu ikna edebilecek yetenekte uzman kişilerce bu kontroller yürütülmeli? diye konuştu.
Geleneksel medyanın giderek kan kaybettiğini ve dijital medyanın giderek güçlendiğini ifade eden Dr. Mehmet Yavuz, ?Ancak internet alanı, ucu bucağı olmayan debi derya bir platform. İnternet erişimi ve herhangi bir bilgisayar ortamı olan herkes istediği şekilde video kanalı kurup ya da bireysel olarak fikrini sunabilir ve görüntü paylaşabilir durumda. Hal böyle olunca da olay suistimalcilere açık hale geliyor. Üstelik dijital yayın için kullandığınız sunucunun, kendi ülkenizde bulunması da gerekmiyor. Yani özetle diyeceğimiz o ki; toplum mühendisliğinin bile öngöremediği çok hızlı bir değişim ve gelişim söz konusu. Şöyle bir örnek verecek olursam, uyuşturucu satıcılığı, seri katiller, soygunlar, katliamlar daha bir sürü toplumsal normları tehdit eden alanlarda bir sürü dizi var internette. Bu dizilerin bazılarında uyuşturucunun nasıl pazarlandığı, nasıl alınıp satıldığı hatta nasıl üretildiği açık açık anlatılmakta. Tüm dünya da uyuşturucu ile çok ciddi mücadeleler verilirken internette boy boy böyle dizilerin taktim edilmesi yaman bir çelişki değil midir? Gazetelerin ana manşetleri her gün çeşitli cinayet ve vahşet haberleri ile içimizi yakarken, öbür yandan internet dizilerindeki seri katiller ve bunların çeşitli cinayet tekniklerinin gösterilmesi ve bunları izleyen milyonlarca insanın olması akla zarar bir durum değil midir?? şeklinde konuştu.
?Aynı insan, gazetedeki cinayet haberi ile göz yaşı dökerken, diğer taraftan akşam izlediği dizideki seri katil karakteri ile kendini özdeşleştirip onun polis tarafından yakalanmamasını isteyebiliyor? diyen Dr. Yavuz, ?Bir yandan aman oğlum kızım ya uyuşturucuya bulaşır mı acaba diye korku ile yaşarken diğer taraftan ailece bir uyuşturucu tacirinin hayatı, ilgi dolu gözlerle izlenebiliyor. Diyeceksiniz ki; insan seri katil dizisi izleme ile katil olmaz, uyuşturucu dizisi izleme ile de madde bağımlısı olmaz. Evet belki olmaz ama en azından etik ve ahlaki kaygılarımızı esnetmez mi? Bence esnetir. İddia ediyorum ki; uyuşturucu dizisi izleyen bir genç ile izlemeyen bir gencin uyuşturucuya eğilimi aynı olamaz. Yani uygun şartlar mevcudiyetinde uyuşturucu dizileri izleyen kişilerin madde bağımlısı olabilme ihtimalleri daha yüksektir? dedi.
Bilinçaltının öyle bir şey ki; heyecanlarımızı, sezgilerimizi, alışkanlıklarımızı ve güdülerimizi depoladığı gibi, bunların eyleme dökülmesinden de sorumlu olduğunu anlatan Dr. Mehmet Yavuz, ?Aynı zamanda zihin de, telkin ve imgeleme yoluyla iknaya müsaittir. Bilinçaltı, bilinçli zihnin aksine, sorgulamadan tekrarlanan önerileri kabul eder, pekiştirir. Zira sıklık arz eden tekrarlar, içsel algılarımıza odaklıdır. Bütün otomatik davranışlarımız, alışkanlıklarımız ve heveslerimiz, bilinçaltımız tarafından biçimlendirilir. Bundan dolayı, bilincin aksine bilinçaltını etkilemek hiç de zor değildir. Çünkü bilinçaltı, gerek görsel gerekse işitsel yoldan gelen mesajları sorgulamaya bile gerek duymadan kabul eder, ?Evet?, ?Hayır? demez, bilinç gibi yargı belirtmez. Bu nedenle değişik metotlarla, görsel ya da işitsel temalarla bilinçaltı etkilenecek olursa, çok daha çabuk ve kalıcı sonuçlar alınabilir. Bu nedenle bu tür toplum normlarını tehdit eden dizileri izleyen gençlerin bilinçli zihinleri bunları reddetse bile, bilinçaltı oluşumları siz isteseniz de istemeseniz de olumsuz etkilenecektir. Aslında bu konu tek başına sadece Türkiye?nin de sorunu değildir. Çünkü dijital medyayı tek bir ülkeden kontrol etmek mümkün değildir. Birleşmiş milletlere tabi tüm ülkeler bu konuda bir konsorsiyum oluşturmalı ve ortak kararla birlikte hareket etmelidirler. Bu alanda Dünya Sağlık Örgütü?de göreve davet edilebilir? dedi.
Özgürlüğün hiçbir zaman sınırsız olamayacağını belirten Dr. Yavuz, ?Sınırsız özgürlük deliliğe gider. Ben özgürüm çıplak gezerim diyebilir miyiz?!. Belki gezeriz ama o zamanda herkes sizi deli ya da çılgın olarak tarifler. Beyin hemisferleri bile özgürlüğünü ilan ettiğinde şizofreni ortaya çıkıyor. Sağlıklı bir ruh hali için her iki beyin yarımküresinin birlikte istişare ederek çalışması gerekiyor. Her beyin yarımküresi başına buyruk özgür hareket ettiğinde ortaya anlamsız tutarsız bir kaos hali çıkmaktadır. Elbette özgür olmayalım, esir olalım da demiyoruz tabi ki. Ama normal toplumsal normları, ailevi değerleri de göze almak zorundayız. Evet bir bireyiz ama aynı zamanda ailenin ve toplumunda bir üyesiyiz? şeklinde konuştu.