Girne Amerikan Üniversitesi (GAÜ) Tıp Fakültesi Kurucu Dekanı Prof. Dr. Barlas Naim Aytaçoğlu açıklamasında, Tromboz yani ?Kan Pıhtılaşmasının?, kalp ve damar hastalıkları içerisinde en sinsi seyreden ve yaşam kaybı oluşturacak kadar ağır sonuçları olabilen hastalıklardan birisi olduğunu belirtti. Tromboz denilen kan pıhtılaşması ve bundan kopan pıhtı parçalarının bilhassa akciğere gidip solunum yollarının tıkanmasına neden olan emboli olduğuna değindi.
?Dünya çapında ölümlere neden olmaktadır?
Prof. Dr. Aytaçoğlu ?Bu hastalık yalnızca Avrupa?da yılda yaklaşık 500 bin insanın ölümüne neden olmaktadır. Bu rakam AIDS, meme kanseri, prostat kanseri ve trafik kazalarında bir yılda ölenlerin sayısının yaklaşık olarak iki katına eşittir. ?Venoz tromboz? her yaşta, her cinste ve ırkta eşit şekilde görülmektedir. Bu nedenle bu rahatsızlığa yakalanacak insanların şans dağılımında önemli bir farklılık göze çarpmamaktadır. Ancak, kişilerde bazı yatkınlıkların olması tromboz açısından riski yükseltmektedir? ifadelerini kullandı.
?Riskin önüne geçmek mümkün?
Risk faktörlerinin düzeltilebileceğini belirten Aytaçoğlu, ?Bunların başında da sigara içmek ve kilo kontrolü gelmektedir. Sigara KOAH?ın da baş nedenlerinden birisidir. Dolayısıyla sigara içmemekle bir diğer risk faktörünü de elimine etmiş oluruz. Bu risk faktörlerini taşıyan kişiler tromboz yönünden son derece dikkatli olmalıdırlar. Hastanelerde uzun süreli yatan ya da söz edildiği gibi önemli cerrahi girişimler yapılan hastalara trombozu önlemek için varis çorabı tedavileri ya da pıhtı olmasını önlemek için kan sulandırıcı tedaviler zaten önleyici olarak yapılmaktadır. Rahatsızlığı evde ya da bir sağlık kurumu dışında başlayan kişilerin ise problemi ciddiye almaları ve zaman yitirmeden hekime başvurmaları hem komplikasyonların önlenmesi hem de problemin ölümcül sonuçlarından korunulması bakımından çok önemlidir? dedi.
Zamanında müdahale gerekli
?Venöz trombozun? karşılaştığımız en önemli komplikasyon olduğunu belirten Aytaçoğlu, ?Sıklıkla ölümcül sonuçları olan akciğer embolisi (Pulmoner emboli)dir. Bilhassa diz ve kasık bölgesine kadar uzanmış pıhtıların varlığında pıhtıdan kopan parçalar sağ kalp aracılığıyla pulmoner arter denilen akciğer damarına gider ve orayı tıkar. Kan akciğere ulaşamaz ve dolayısıyla oksijenlenemez. Bu durum aynı zamanda sağ kalp kasında da, artan basınç nedeniyle yetmezliğe neden olur. Hasta ise bu tabloyu göğüste ani başlayan ağrı, nefes almada zorlanma ve hızlı nefes alıp verme ve çarpıntı olarak hisseder. Zamanında müdahale edilemeyen vak?alar neredeyse yüzde 60-75 oranında ölümle sonuçlanır? dedi.
En pratik yöntem ?Renkli Dopler Ultrasonografi? uygulaması
Venöz trombozun teşhisinde en çok kullanılan en hızlı ve en pratik tanı yöntemi Renkli Dopler Ultrasonografi uygulaması olduğunu belirten Aytaçoğlu, ?Tanısı teyit edilen hastalarda ilk yaklaşım oluşan pıhtıyı eritmeyi amaçlayan kan sulandırıcı tedaviler olmaktadır. Bu tedaviler ağızdan, cilt altından ve/veya damardan yapılabilmektedir ancak ilk dozların damardan yapılması etkinlik açısından biraz daha fazla tercih edilen bir metoddur. Belli bir doygunluğa ulaşıldıktan sonra ağızdan tedaviler ile devam edilebilir. Eğer hastalardaki tromboz düzeyi bilhassa kasık bölgesine kadar çıkıyorsa ve hasta erken dönemde başvurmuşsa pıhtı eritici uygulamalar ile pıhtının eritilmesi ve yine kan sulandırıcı tedavilerle tedaviye devam edilmesi mümkündür. Yine ilk 20-25 gün kadar sürede olan başvurularda hem mekanik pıhtı temizleme ve birlikte pıhtı eritici tedavi verilip tekrar kan sulandırıcı tedavilerle devam edilebilir. Ayrıca hastalar dışarıdan damarlara basınç uygulanması ve pıhtılaşmanın önlenmesi amacıyla varis çorapları kullanmaya yönlendirilebilir. Kan sulandırıcı tedaviler en az 3 ay ortalama 6 ay süreyle ve devamında hastanın durumuna göre ömür boyu olacak şekilde planlanır? ifadelerini kullandı.