Gıda sektörünün büyük hassasiyet gösterdiği üretim süreçlerinde çevresel etkinin en aza indirilmesi çalışmaları kapsamında, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Çevre Yönetimi Genel Müdürlüğü ile Türkiye Gıda ve İçecek Sanayii Dernekleri Federasyonu (TGDF) arasında hazırlanan işbirliği protokolü, İstanbul?da düzenlenen törenle imzalandı. Törene TGDF Başkanvekili Rint Akyüz, Çevre Yönetimi Genel Müdürü Muhammet Ecel, Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu ve çok sayıda davetli katıldı.
"Tarım ve gıda sektörlerinin sorumluluğu var"
Törende konuşan TGDF Başkanvekili Rint Akyüz, günümüzde insanlığın yüz yüze olduğu en önemli tehdidin iklim değişikliği olduğunu vurguladı. Beklenmedik sıcak dalgaları ve aşırı yağışların, doğal kaynaklarımız olan su ve verimli topraklar üzerinde baskı oluşturduğunu, bu etkilerin hızlı nüfus artışı ile birleştiğinde, dünyayı sağlıklı şekilde besleyebilmenin giderek zorlaştığını bildiren Akyüz, şunları kaydetti: "İçinde bulunduğumuz durumda insanlığın geleceği için atabileceğimiz en değerli adımlar, iklim değişikliğinin önlenmesi ve çevresel etkilerinin giderilmesi yönünde olacaktır. Tarım ve gıda sektörleri, bu konuda birinci düzeyde sorumludur. Tarım ve hayvancılıkta verimliliğin artırılması, su kaynaklarının ve tarım arazilerinin korunması ilk etapta uygulanabilecek girişimlerdir. Gıda sektörü bu girişimlere birçok yönden katkı sağlayabilir. Sürdürülebilir yollarla üretilen hammaddenin kullanılması, enerji verimliliğinin artırılması, su kullanımının doğru yönetilmesi, gıdaların ve ambalajların atıklarının geri dönüştürülmesi, lojistik ve perakende adımlarındaki kayıpların azaltılması bu konuda yapabileceklerimiz arasındadır".
"Gıda sektöründe çevre hassasiyeti yüksek"
TGDF?nin 26 üye derneğinin çatısı altında faaliyet gösteren yüzlerce firma ile gıda ve içecek sektörünün en büyük temsilcisi konumunda olduğuna dikkat çeken Akyüz, "Dolayısıyla bu konuda bizim girişimlerimizin sonuçlarının geniş çapta etki gösterebileceğine, hatta dünyaya örnek olabileceğine inanıyoruz. Gıda sektörünün bir süredir sürdürülebilirlik konusunda adımlar atıyor. Bir üretim sürecinde ortaya çıkan atıkların aynı ya da başka üretim süreçlerinde yeniden değerlendirilmesi anlamına gelen döngüsel ekonominin gıda sanayinde uygulanması adına firmalar ve federasyon tarafından yoğun çalışmalar yürütülüyor" şeklinde konuştu.
TGDF?nin bu konuda en dikkate değer çalışmalarından birinin, ülkemizde tarımın geleceğinin masaya yatırıldığı ?Türkiye?de İklim Değişikliği ve Tarımda Sürdürülebilirlik Raporu? olduğunu vurgulayan Akyüz, Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu tarafından hazırlanan raporun, gerekli önlemler alınmazsa ülkemizi bekleyen tehlikeleri açıkça ortaya koyduğunu söyledi.
Acil olarak müspet girişimlerde bulunulması gerektiğine işaret ettiğini belirten Akyüz, sözlerini şöyle sürdürdü: "Bakanlık bünyesinde yer alan Çevre Yönetimi Genel Müdürlüğü ile bugün ülkemizin tarım ve gıda konusunda kendine yeterliliğinin sağlanması, gerekirse bölgeye ve dünyaya el uzatabilecek bir konuma gelebilmesi için büyük bir girişime imza atıyoruz. Gıda sektörünün en büyük temsilcisi olarak, çevresel sürdürülebilirlik konusunda Çevre Yönetimi Genel Müdürlüğü ile güçlü bir işbirliğini başlatıyoruz. ?Tarım ve gıdanın çevresel sürdürülebilirliğinin garanti altına alınması için işbirliği içerisinde yürütülecek çalışmaları destekleme protokolü?, gıda üretiminin çevresel etkilerinin en aza indirilmesi ile başlayarak, gelecek nesillerin sağlıklı ve yeterli beslenmesini garanti almaya uzanan bir girişimin en önemli adımlarından biri olacak. Protokol çerçevesinde konunun uzmanlarından oluşturulacak kurullar, gıdada sürdürülebilir kaynak tedariki; enerji, su ve atık yönetimi; lojistik gibi alanlarda alınabilecek önlemleri değerlendirecek, bu konulardaki girişimlere kaynak aktaracaktır. Tüketici, tercihini sürdürülebilir bir gelecekten yana kullanmadığı sürece, bu alanda ilerleme şansı ve hızı düşük olacaktır. Çevre Yönetimi Genel Müdürlüğü ve federasyonumuzun işbirliği ile toplumda farkındalık oluşturmaya yönelik çalışmalar da yürütülecektir".
Sıfır Atık projesi
Atıkların sürdürülebilir yönetimini sağlamak amacıyla Sıfır Atık projesi kapsamında adımlar atıldığını vurgulayan Çevre Yönetimi Genel Müdürü Muhammet Ecel, "Sıfır Atık, oluşan atıkların değerli bir kaynak olarak üretim sürecine dahil olmasını hedefleyen köklü bir değişim hareketi ve bütüncül bir yaklaşımdır. Bu hedefe ulaşmak amacıyla 12 Temmuz tarihinde yayınladığımız Sıfır Atık yönetmeliği ile 2023 yılına kadar ülke genelinde benimsenip hayata geçirilecek ve böylelikle insanımızın atıklara bakışını değiştirecek bir atık yönetim sistemidir" dedi.
"Plastik poşet kullanımı yüzde 78 azaldı"
Ecel sözlerine şöyle devam etti: "Çevre kirliliğinin önlenmesi, çevre duyarlılığı için farkındalık oluşturulması ve kaynakların verimli yönetimi amacıyla 1 Ocak tarihi itibariyle plastik alışveriş poşetlerini ücretli hale getirdik. Bu düzenleme ile sene başından bu yana poşet kullanımını yaklaşık yüzde 78 oranında azalttık. Çevre Kanunu değişikliği ile 1 Ocak 2021 tarihinden itibaren bakanlığımızca belirlenecek ambalajlar için depozito uygulaması zorunluluğu getirdik. Böylelikle içecek ambalajlarımızı diğer atıklarla karışmadan toplayarak, etkin bir şekilde maddesel geri kazanımını sağlamayı hedefliyoruz".
"Sanayide çevre dostu teknolojilerin kullanımı önemli"
Konuşmasında geri kazanım ile katı atıkların düzenli depolanmasına alanındaki gelişmeleri de paylaşan Çevre Yönetimi Genel Müdürü Muhammet Ecel, 21?inci yüzyılda çevre sorunlarının ortaya çıkardığı tehditleri ve fırsatları fark eden ülkelerin, küresel ölçekte yeni bir sanayi devriminin önde gelen aktörleri olacağını kaydetti.
Ecel, şunları söyledi: "Ülkemizin bu yeni sanayi devriminin dışında kalması, kalkınma yolunda önemli fırsatların kaçırılması anlamına gelecektir.Ülkemizin sürdürülebilir kalkınma hedeflerine daha büyük bir hızla ulaşması ve sanayi sektörümüzün uluslararası rekabet gücünün artması, çevre dostu teknolojilere geçişi ile mümkün olabilecektir. Geleceğimize yönelik belirleyeceğimiz somut hedeflerimizin başarılı bir şekilde hayata geçirilerek 2023?e doğru yola emin adımlarla devam etmemiz konusunda müşterek işbirliği içerisinde olmamızın önemi büyüktür. Bu çerçevede, ülkemizin, sahip olduğu genç nüfusla, güçlü kamu yapısı ve özel sektör dinamizmi ile önemli adımlar atacağına inanıyor, bu anlamda tüm paydaşlarımız ile etkin, yapıcı ve dinamik bir işbirliği kurmamız gerektiğini düşünüyorum. Gıda ve içecek sektörlerinden kaynaklanan çevresel etkilerin en aza indirilmesi amacıyla yapılan işbirliği protokolü ve bu kapsamda tüm paydaşların katılımıyla yapılacak çalışmaları, çok kıymetli buluyorum".
"Türkiye, Avrupa ve Asya?da iklim değişikliğinden en çok etkilenecek 3?üncü ülkedir"
Törende, Türkiye?de İklim Değişikliği ve Tarımda Sürdürülebilirlik Raporu hakkında bilgi veren Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu, "Türkiye, Avrupa ve Asya?da iklim değişikliğinden en çok etkilenecek 3?üncü ülkedir. Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerin bu tür afetlerden dolayı gelişmesinin ve kalkınmasının sekteye uğrayacağı düşünülüyor. İklim değişikliği ile Türkiye?de sıcaklık 4 ile 7 derece artacak. Dünya, eskiden 150 bin yılda 1 derece ısınıp 1 derece soğurdu. Şimdi ise son 150 yılda 1 derece ısındı. Tam bin kat daha fazla. İklim değişikliğinin bu kadar hızlı olması problem oluşturuyor. Önümüzdeki 50-60 yılda da sıcaklıkların 3-4 derece artması düşünülüyor" dedi.
Protokol neleri içeriyor?
Protokol?ün içeriği hakkında şu bilgiler paylaşıldı: Çevre Yönetimi Genel Müdürlüğü ile TGDF arasında imzalanan ?tarım ve gıdanın çevresel sürdürülebilirliğinin garanti altına alınması? için işbirliği içerisinde yürütülecek çalışmaları destekleme protokolü? ile tarım ve gıdanın çevresel sürdürülebilirliğinin garanti altına alınması için yürütülecek çalışmaların çerçevesi belirleniyor. Genel müdürlük ve federasyon, protokol çerçevesinde komisyonlar kurarak sürdürülebilir kaynak tedariki, enerji verimliliği, su yönetimi, gıda ve ambalaj atık yönetimi, lojistik, tüketici farkındalığının artırılması ve konunun bilimsel temellerinin sağlamlaştırılması yönünde çalışmalar yürütecek. Bu bağlamda; gıda ve içecek sanayine ham madde sağlayan tarım ve hayvancılığın çevresel sürdürülebilirliğinin de sağlanması için sürdürülebilir kaynak tedariki çalışmaları desteklenecek.
Enerji verimliliğinin artırılması amacıyla; tarım, hayvancılık, gıda ve içecek sanayinde yan ürün ve atıkların yenilenebilir enerji kaynağı olarak kullanımın özendirilmesi için gıda ve içecek sanayinin birleşik ısı ve güç sistemlerine geçişi, düşük karbonlu enerji üretimi açısından desteklenecek. Teknolojik ve ekonomik olarak daha avantajlı, güvenli, enerji verimi yüksek alternatif soğutucuların kullanımı teşvik edilecek. Su yönetiminin iyileştirilmesi, atık su kalitesinin artırılması, suyun geri kazanımı ve yeniden kullanımı yönünde çalışmalar teşvik edilecek. Gıda ve içecek üretim tesislerinde su kullanımının ölçümü ve yönetimi, su verimliliği yüksek teknolojilerin kullanımı desteklenecek.
Gıda israfının önlenmesi kapsamında, üreticilerin tarım ve hayvancılık menşeli kaynaklarının yüzde 100 verimlilikle kullanma çabaları desteklenecek. Gıda ve içecek sanayi yan ürünlerinin gıda, yem, gübre, kozmetik, ilaç gibi alanlara kaydırılması; atıkların ise geri dönüştürülmesi veya enerji olarak geri kazanılması teşvik edilecek, depolama sahalarına gönderilen atıkların azaltılması hedefine öncelik verilecek. Ambalaj sanayi ile işbirliği içerisinde; çevreye duyarlı,yeniden kullanılabilir yenilikçi ambalajların geliştirilmesine ve kullanımına yönelik çalışmalar desteklenecek.
Lojistik sektörü ile işbirliği içerisinde; uygun noktalardan kaynak tedariki, çevreye duyarlı taşımacılığa geçiş yapılması, verimli dağıtım ağının oluşturulması ve rota planlamasının yapılması, uygun araç çeşitlerinin belirlenmesi gibi çalışmalar teşvik edilecek. Gıda zincirinin çevreye en fazla etkisi olan halkalarından biri olan tüketicinin farkındalığını, çevresel bilinç ve duyarlılığını artırmaya yönelik çalışmalar teşvik edilecek. Gıda zincirinde yapılan iyileştirmelerin çevresel etkilerinin bilimsel verilere dayalı ve güvenilir biçimde ortaya koyulabilmesi amacıyla; kamu, gıda zincirinin paydaşları, sivil toplum kuruluşları ve akademi işbirliği ile yapılacak bilimsel temelli değerlendirme çalışmalar desteklenecek. Protokol, 2 yıl süreyle geçerli olacak.
Orjinal Habere Git