Dünyanın en önemli megakentlerinden biri olan İstanbul, yaşanan trafik tıkanıklığı nedeniyle alarm veriyor. Bahçeşehir Üniversitesi (BAU) ve 2 üniversitenin akademisyenlerinin bir araya gelerek yaptığı 5 yıllık çalışmanın sonucunda ?İstanbul Trafik Otoritmi? isimli rapor yayınlandı. Rapor, yaklaşık 4bin kilometrelik şehir içi yol ağı üzerinde gerçekleşen sürüş hızlarını, yoğunlukları, gecikme ve diğer kayıpları içeriyor.
İstanbullu en çok akşam saatlerinde para harcadı
2018 yılında İstanbulluların ana arterlerde yaşanan trafik yoğunluğuna bağlı sürüş hızları sabah saatlerinde bir önceki yıla göre yaklaşık yüzde 14 daha yavaşlayarak 23km/saat seviyesine indi. Gün içi saatlerde trafik her ne kadar daha hızlı aksa da (29 km/s) bu saatlerin bir önceki yıla göre yüzde 18 daha yavaş olduğu belirlendi. Hafta içi günlerde oluşan yoğunluğa bağlı yavaşlamanın en fazla yaşandığı saatler ise akşam saatleri oldu. Akşam saatlerinde bir önceki yıla göre yüzde 24 daha ağırlaşan trafik akışında ölçülen ortalama hız saatte 18 kilometre oldu. İstanbullu sürücülerin kent içi arterlerde yaptıkları seyahatlerde trafik yoğunluğunda kaybettikleri yakıt tutarı ortalama seyahat sürelerine ve 2018 yoğunluk verilerine göre seyahat başına yaklaşık 15 TL tutarında olmuştur. Sabah saatlerinde 19.68 TL olan bu tutar, akşam saatlerinde 25.14 TL seviyesine yükselmiş ve öğle saatlerinde 15.71 TL olarak gerçekleşti.
?Sorun trafik akışında değil, yaşanan aksamalarda?
İstanbul?da yaşanan trafik tıkanıklığının kentin kabiliyetini kısıtladığını ve büyük zararlara yol açtığını ifade eden BAU Büyük Veri Analitiği Programı Öğretim Üyesi Dr. Serkan Gürsoy, ?Bu çalışma bir bakıma, trafikteki aksamaların giderilmesi veya kontrol altında tutulabilmesi için kentin ihtiyaç duyduğu veri akışını sağlanmış oluyor. Çalışma esasında, İstanbul?un tüm sokaklarını dakika dakika izlemekte ve trafik akışını kayıt altında tutmaktadır. Trafik yoğunluğunun zararları yalnızca zaman kaybı ile sınırlı değildir. Çevre kirliliği, aşınma, yıpranma, sağlık kayıpları vb şekilde giderek çoğalmaktadır. Bu konuda ortaya çıkan ve geri planda kalan esas zarar, kentin sunduğu olanaklara erişimin giderek olanaksızlaşması ve kentin bölgelere göre kutuplaşmasının hızlanmasıdır. Örneğin; trafik açıkken 10 dakika içerisinde çok sayıda hastaneye erişim sağlanabilirken, yoğunluk yüzünden bu olanak yalnızca birkaç hastane seviyesine düşmektedir. Bu örnekle aynı durumu ulaşılabilir okullar, etkinlikler veya kültür sanat olanakları şeklinde genişletebiliriz. Sorun trafik akışında değil, yaşanan aksamalardadır. Bu aksamaların giderilmesi için trafik hareketlilik rejimin sayısallaştırılması ve izlenmesi zaruridir? dedi.