Erciyes Üniversitesi, İstanbul Müftülüğü, İslami İşbirliği Gençlik Forumu işbirliğiyle ve İstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesi, İbn Haldun Üniversitesi, Osmanlı Arşivleri Daire Başkanlığı desteğiyle düzenlenen 6?ncı Uluslararası Maneviyat Psikolojisi Sempozyumu, Osmanlı Arşivleri Kongre Salonu?nda başladı. Sempozyumun açılış oturumuna Düzenleme ve Bilim Kurulu adına Öğretim Görevlisi Mustafa Atak, Erciyes Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mustafa Çalış, İstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mehmet Bulut ve İstanbul Müftüsü Prof. Dr. Hasan Kamil Yılmaz konuşmacı olarak katıldı. Program, İstanbul Müftü Yardımcısı Veysel Işıldak?ın Kur?an-ı Kerim tilavetiyle başladı. Sempozyumda konuşan Prof. Dr. Mehmet Bulut, ?Bugün insan kutsalı hayatın dışına itmenin ve Allah?ı unutmanın, gaflete düşmenin bedelini çok ağır ödüyor. Bu insanlar sadece dinin dışında hayat yaşayan insanlar değil, dindar olanlar da yaşıyor bunu. Bireysel düzeyde, aile düzeyinde ve toplumsal düzeyde yaşıyor? dedi.
?Bu sempozyum artık uluslararası bir boyut kazanmıştır?
Maneviyat Psikolojisi Sempozyumlarının artık gelenekselleştiğini söyleyen Erciyes Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mustafa Çalış, ?Bireylerin yaşadığı ruhsal bunalım kökenli kaygı bozukluğu, depresyon, panik bozukluğu, sosyal fobi gibi durumlara Kur?an, sünnet ve tasavvuf merkezli yaklaşımlarla çözüm önerileri sunma amacıyla başlatılan Maneviyat Psikolojisi Sempozyumları bilimsel platformlarda yoğun bir ilgi görmüştür. İlk üçü Erciyes Üniversitesinde düzenlenen Maneviyat Psikolojisi Sempozyumları sonrasında farklı üniversiteler ve kurumların desteğiyle büyük ilgi ve yoğun bir katılımla her yıl tekrarlanarak geleneksel bir hale dönüşmüştür. Bu yıl 6?ncısı düzenlenen bu sempozyum artık uluslararası bir boyut kazanmıştır? ifadelerini kullandı.
İstanbul Müftüsü Prof. Dr. Hasan Kamil Yılmaz ise, ?Maneviyat psikolojisi başlığını taşıyan bir sempozyum, gerçekten çok önemli ve anlamlı bir konu. İnsanlığın özellikle 16?ncı yüzyıldan sonra Rönesans ve Reform hareketlerinin akabinde felsefede onkolojik anlamda geldiği nokta, Allahsız kainat, ruhsuz insan ve cevhersiz eşya algısıdır. Bu algıyla 20?nci asrın başına geldiğinde batı hem kutsalı unuttu hem de Allah?ın evinden kaçtı. İnsanın ruhunun olmadığına inandı. Ama 20?nci asrın ikinci yarısından sonra ruhun varlığı konusu yeniden batı dünyasında kabul görmeye başladı. Bilim dünyası eksik bıraktığı tarafların yavaş yavaş farkına varmaya başladı? diye konuştu.