"Osmanlı Tarihinde Tabii Afetler" kitabında yer alan belgelere göre Osmanlı devletinin birçok noktasında yaşanan afetler ağır hasarlara yol açtı. Depremde yıkılan evler devlet tarafından yaptırıldı, afetzedeler vergiden muaf tutuldu. Yardımda üstün feragat sergileyen vatandaşlar da ödüllendirildi.
Bayramlaşma sırasında deprem
1894 İstanbul depremi Kurban Bayramı günü bayramlaşma sırasında yaşandı. Kitabın editörü Tarihçi Yazar Süreyya Sağlamçubukçu o anda neler yaşandığının arşivlere nasıl geçtiğini şöyle anlattı: "Depremde II. Abdülhamid, hükûmet erkanı ve yabancı sefirler ile Kurban Bayramı merasimini gerçekleştirmektedir. İnsanlar dehşet ve korkuya kapılır. Sükunetini koruyan tek insan ise Abdülhamid Han olur. Çevresindekileri sakinleştirmeye çalışır. Kısa bir süre bahçede durduktan sonra çalışma odasına döner ve geceyi de kendi odasında geçirir. Daha sonra yayınladığı ferman ile insanların abdestli gezmelerini, tövbe etmelerini ve Cenab-ı Hakka niyazda bulunmalarını irade eder. İstanbul?da yıkım büyük olur, yüzlerce insan hayatını kaybeder. Halk aylarca çadırlarda yaşamak zorunda kalır. Fatih Camii de hasar alır. Caminin yenilenip sağlamlaştırılması için Karamürsel?den kayıklarla taş taşınır. O yıl bilim adamları toplanır ve Türkiye?nin ilk deprem haritası hazırlanır. Haritada fay hatları bölge bölge işaretlenir. Marmara Bölgesi üç deprem kuşağına ayrılır."
Yıldırım ve çekirge
Kitap için 1300?lü yıllardan 1923?e kadar 600 yıllık uzun bir zaman diliminde gerçekleşen tabiat hadiselerini incelediklerini belirten Sağlamçubukçu şunları söyledi:
"Osmanlı devrinde en büyük sıkıntılardan biri de sel felaketiydi. Arşiv belgelerine göre 1831?de Mekke-i Mükerreme?deki sel baskınında birçok hacımız hayata veda etti. 1822?de Halep sel felaketi sebebiyle harap oldu. Köprülerin yıkıldığı için şehre ulaşım neredeyse imkansız hale geldi. Yıldırım düşmesi de çok korkulan bir hadiseydi. Bosna, Preveze, Avlonya, Van, Manisa gibi şehirlerin kalelerinde yıldırım isabet etmesi sonucu cephanelikler patlamıştı. 1831 yılında Bosna?da İşkodralı Mustafa Paşa?nın kale içindeki cephaneliğine isabet eden yıldırım altmış civarında askerin hayatına mal olmuştu. Bu durum kalelerdeki askerlerin psikolojisini bozmuş, kışlalara ruh ve sinir mütehassısları gönderilmesi kararlaştırılmıştı. Sellerle birlikte en büyük dertlerden biri de çekirge sürüleriydi. Çekirgeler sağanak yağmurlar gibi ekili arazileri istila edip ekili arazilerde ne varsa silip süpürüyordu."