Üsküdar Üniversitesi ve İstanbul Üçyolder?de yapılan açık oturumlarda konuşan Em. Tümg. Cumhur Evcil, "Kıbrıs Barış Harekatı sonrası 45 yıldır adada bir tabanca dahi patlamamış ise, her iki toplum sulh içinde yaşıyorsa, bunu Türk ordusunun düzenlemiş olduğu gerçek barış harekatına borçludur. 1960?lı yıllarda Rumların yaptığı vahşet ve katliamlar, Atlılar ve Sandallar köylerinde günahsız soydaşlarımızı birkaç günlük bebekten, 94 yaşındaki dedeye kadar acımadan katlettikleri unutulmamıştır. Bu katliamların bugün yenileri gün yüzüne çıkmakta ve bazı Yunanlı yöneticiler Türklere karşı yapılmış zulmün itirafı ve pişmanlığı içinde olduklarını belirtmektedirler" dedi.
Kıbrıs Rum Yönetiminin, tek başlarına oluşturdukları Batı destekli Kıbrıs Cumhuriyeti?nin iki toplumlu, iki bölgeli eşit haklara sahip ortak devlet haline gelmedikçe geçerliliği olamayacağı, Kıbrıs Türkünün yok sayılamayacağı, bu şekilde sınırlarını genişletme gayretinde olan Avrupa Birliğinin tutum ve davranışlarının hukukla bağdaşmadığı belirtildi.
Prof. Dr. İbrahim Öztek ise "Kıbrıs ve Doğu Akdeniz, BOP?un en önemli ayağıdır. Suriye kara bölgesinden çok, Suriye?nin deniz bölgesi yani Suriye?nin münhasır (özel) ekonomik alanı çok daha önemlidir. Zira petrol rezervi açısından ön sıralarda yer alan Venezüella, 301 milyar varil, Suudi Arabistan 267 milyar varil petrol yatak rezervine sahipken, Kıbrıs?ın güneyinde yalnız Afrodit bölgesinde en az 200 milyar metreküp doğalgaz olduğu belirlenmiştir. İsrail?in Leviathan yatağında 650 milyar metreküp, Mısır?ın Zohr yatağında 850 milyar metreküp doğal gaz olduğu saptanmıştır. Türkiye PKK meselesi, Irak ve Suriye meseleleri ile meşgul edilirken, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi parsellediği Kıbrıs?ın güneyini dünyanın en büyük şirketlerine petro-gaz araştırma ruhsatı vermiş ve bu şirketlerin ülkelerini Türkiye ile karşı karşıya getirmiştir. Mısır, İsrail, Lübnan ve Kıbrıs Rum Kesimi kendi aralarında anlaşarak, bölgede Türkiye?yi yok saymışlardır. Hatta çıkarılacak kritik enerji maddelerini ABD ve AB ortaklığı ile Kıbrıs?ın güneyinden Girit?e, oradan Yunanistan ve İtalya vasıtası ile Avrupa?ya pazarlama yollarını da belirlemişlerdir" diye konuştu.
Amerika?nın, Suriye?de 10?a yakın üs kurmuşken buradan çıkmasının hayal olduğunu belirten Öztek, "Ayrıca son günlerde basınımızda yer alan İzmir, Muğla ve Aydın envanterine kayıtlı 18 adanın Yunanistan tarafından resmen işgali, bu adaları silahlandırıp, üs haline getirerek, egemenlik haklarımıza yapılan tecavüz affedilir gibi değildir. Adım adım yapılan bu işgallere neden göz yumulduğu ise anlaşılır gibi değildir. Vatan toprağının elden gittiğinin farkında değil miyiz? Bir zamanlar Kardak kayalıkları olayının Türkiye ve Yunanistan?ı savaşın eşiğine getirdiği günleri yaşadık. Halbuki bu adalardan bazıları Heybeliada?nın beş misli büyüklüğündedir" ifadelerine yer verdi.
Prof. Dr. İbrahim Öztek sözlerine şöyle devam etti: "Yunan Başbakanı Çipras, son günlerde Yunan meclisinin 12 mil konusunu tekrar ele almaları talimatını vermiştir. Bu durumda Türk karasuları da Yunan işgali altına girecek, balıkçılarımız ancak balığı kıyıdan tutmak zorunda kalacaktır. Ege?de ve Akdeniz?de haklarımız uluslararası hukuk çerçevesinde aranmalıdır. Ege ve Akdeniz?de münhasır/özel ekonomik alanlarımız belirlenmeli ve AB ile BM?ye tasdik ettirilmelidir. AB ve ABD destekli Yunan ve Rum oldubittilerine göz yumulmamalı, Türk adalarının derhal boşaltılması, 12 adanın ise silahtan arındırılması istenmelidir."