Bipolar bozukluk; halk arasında manik depresif durum olmakla birlikte iki ayrı hastalık dönemleriyle karakterize bir ruhsal bozukluğu olarak bilinmektedir. Bu bozukluğun bir ucunda mani/hipomani, diğer ucunda ise depresyon hali yer alır. Bipolar bozukluk, biyolojik temelli olup beyinde duygu durumu düzenleyen mekanizmalardaki bir değişikliğin sonucu oluşabiliyor. Bipolar bozukluğa sahip kişilerde nedensizce ya da dış etkenlerin etkisiyle keskin duygu/durum değişiklikleri görülüyor.
VM Medical Park Kocaeli Hastanesi?nden Psikolog Simge Melis Yalçınkaya, bipolar bozukluğun en belirgin özellikleri, daha çok kimlerde görüldüğü, Türkiye?deki görülme oranları ve tedavi süreci hakkında bilgiler verdi. Psikolog Yalçınkaya şunları söyledi: "Bipolar bozukluk atakları, iki farklı uç duygu durumun genellikle birbirlerini tekrar etmesiyle görülen durumlardır. Bu duygu durumların bir ucunda mani ya da maninin daha az şiddetli formu olan hipomani, diğer ucunda da major depresyon yer alır. Genellikle mani / hipomani atağı ani başlarken depresyon atağı daha uzun süreçte kendini gösterir. Bipolar bozukluğun biyolojik temeli olduğunu ve kalıtımsal geçiş gösterdiğini söyleyebiliriz. Bozukluğun görülme olasılığına bakıldığında, yapılan araştırmalara göre aile bireylerinde bipolar öyküsü bulunan kişilerin daha yüksek oranda bipolar bozukluk tanısı aldığı görülmektedir. Ancak bu durum ailesinde bipolar bozukluk tanısı olan her bireyin aynı tanıyı alacağı anlamına gelmemektedir. Farklı psikolojik ve sosyal etkenlerin (çocukluk çağı travmaları, olumsuz aile içi ilişkiler, kişilik faktörleri gibi) bozukluğun ilk atak olarak ortaya çıkmasında ya da kötüleşmesine neden olabileceği ama bozukluğun sebebi olmayacağını bilmek gerekir. Bu bozukluğun varoluşu, yaş, cinsiyet, kültür, ekonomik durum gibi faktörlerden etkilenmez."
?Mevsim geçişleri bile atağı tetikliyor?
Bipolar bozukluğun doğum sonrası dönemde kadınları nasıl etkilediği ve Türkiye?deki görülme oranları konusunda da bilgiler veren Psikolog Melis Yalçınkaya, "Mevsim geçişleri, menopoz dönemi, askerlik ya da travmatik durum yaşamak gibi faktörlerden dolayı bu dönemlerde bipolar atağı yaşanabilir, bunlardan biri de doğum sonrası dönemdir. Gebelik döneminde özellikle östrojen hormonundaki farklılıklar gibi birçok faktör duygu durum değişikliklerine sebep olabilmektedir. Ancak yapılan araştırmalara göre bipolar hastaların gebelik döneminde atak geçirme olasılığının daha az, genellikle gebelik sonrasında bozukluğun tetiklendiği görülmüştür. Bu durumu büyük oranda kontrol altına alabilmek için gebeliğin planlı olması önerilir. Gebelik sonrası ve mümkünse gebelik öncesi dönemlerde mutlaka doktor takibinde ilaç kullanım durumuna karar verilmelidir. Tarih boyunca var olan bir bozukluk olmakla birlikte, toplumun ortalama yüzde 2?si bipolar bozukluğun bir türünden muzdariptir. Bu bozukluğun yaygınlık oranı tüm ülkelerde benzerlik gösterir. Sıklıkla genç erişkinlikte (15-35 yaş aralığında) ortaya çıkan bu bozukluğun daha erken ya da ileri yaşta ortaya çıkması seyrek görülmektedir" diye konuştu.
?Nasıl tedavi ediliyor??
Uygun ilaç tedavisi ve davranışçı yönergelere tam anlamıyla uyarak bozukluğun büyük oranda kontrol altında tutulabileceğini vurgulayan Yalçınkaya sözlerini şöyle sürdürdü: "Bipolar bozukluk bir yaşam boyu devam edebilmekle birlikte, günümüzde bu bozukluğu kontrol altında tutmamızı sağlayan son derece etkili tedavi yöntemlerine sahibiz. Uygun ilaç tedavisine ve davranışçı yönergelere tam anlamıyla uyarak bozukluğun büyük oranda kontrol altında tutulabileceğini bilmek gerekir. Ek olarak psikoeğitim sürecinin desteğiyle bozukluk hakkında bilinçlenmek, hastalığı tetikleyen durumlar hakkında bilgi sahibi olmak önemlidir. Unutmamalıyız ki, bipolar bozukluğa sahip olmak, diyabet ve tansiyon gibi diğer kronik hastalıklara sahip olmaktan daha az ya da daha çok ciddi bir durumu yoktur."