Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye Teknoloji Takımı (T3) Vakfı ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından düzenlenen İstanbul Havacılık, Uzay ve Teknoloji Festivali?ne (TEKNOFEST) katıldı. Törende konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu tür etkinliklerin gençlere teknolojiyi sevdireceğine ve teknoloji geliştirme süreçlerine katkı sağlamaya yönelteceğine inandığını kaydetti.
Günümüz dünyasında gerçek anlamda bağımsızlığın teknolojiyi tasarlayan, geliştiren, üreten ve ihraç eden bir ülke olmaktan geçtiğini vurgulayan Erdoğan, ?Teknoloji konusunda kullanıcı olarak kaldığımız sürece hiçbir alanda özgürlüğümüzü garanti altına alamayız. Son yıllarda yaşadığımız her hadise özellikle bize bazı uyarılar yapıyor. Atacağımız adımlar bu alandaki yatırımlar, teknolojinin tüm alanlarında önde olmamız gerektiğini göstermiştir. Teknolojideki gelişmelerinde de ilk aşaması hayal edebilmektir. Bizim milletimiz bu bakımdan ileri bir seviyededir. Ecdadımız asırlar boyunca hep daha fazlasını hayat etmiş, bunun peşinden gitmiş, mücadelesini vermiş ve çoğunlukla hedefine ulaşmıştır. Kızıl Elma diye ifade ettiğimiz ufuk ötesindeki hedeflerimiz hep yenilenmiştir. Ne zaman hayal etmeyi bıraktıysak o zaman gerilemeye başladık. Biz de Türkiye?ye ne kazandırdıysak hep hayallerimizin peşinden giderek başardık? diye konuştu.
Türkiye?nin teknoloji hamlesinin başarıya ulaşmasının, teknoloji üreten bir toplum haline dönüşmekle gerçekleşeceğini söyleyen Erdoğan, etkinliğin düzenlendiği 3?üncü Havalimanının bile Türkiye?nin bu konudaki vizyonunun somut bir ifadesi olduğunu vurguladı.
"Dijital güvenliğiniz yoksa istediğiniz kadar fiziki tedbir uygulayın, gerçek manada özgürlüğünüzü sağlayamazsınız"
Dünyada güvenlik kavramının anlamının büyük ölçüde değiştiğine dikkat çeken Erdoğan, ?Artık fiziki güvenliğinizi siber güvenlikle, dijital sanayi ile yerli yazılım ile tahkim etmiyorsanız kendi kendinizi kandırıyorsunuz demektir. Günümüzde dijital güvenliğiniz yoksa istediğiniz kadar fiziki tedbir uygulayın, gerçek manada özgürlüğünüzü sağlayamazsınız. Bizim ecdadımız yıllarca kendi dönemi teknolojilerine öncülük etmiştir, daha sonra liderliği elinden kaçırmıştır. Osmanlı 17. Yüzyıldan itibaren teknoloji konusundaki geriliğinin farkına varmıştır. Dönemin yöneticileri bu sorunun çözümünü batının teknolojisini ülkemize taşımakta görmüştür. Bu tercihin sonucu olarak teknolojiyi kullanacak insan kaynağının da Batı?da eğitilmesi yoluna gidilmiştir. Bugün geriye baktığımızda bu tercihin çok da isabetli olmadığını anlıyoruz. Mühendislik öğrensin diye Batı?ya gönderdiğimiz öğrenciler, çoğunlukla zihinleri bize yakışmayan fikirlerle iğfal edilmiş olarak dönmüşlerdir. Halbuki asıl olan teknolojiyi tasarlamak, geliştirmek ve öğretmektir. Osmanlı özellikle Sultan Abdülhamid döneminde bu istikamette bir takım adımlar atmışsa da maalesef devletin ömrü bunları tamamlamaya yetmemiştir. 1. Dünya Savaşı ardından yaşanan işgaller ülkemizi maddi olarak yıpratsa da istiklal kararlılığımızı yok edememiştir? şeklinde konuştu.
Cumhuriyet tarihinde milli savunma sanayii konusunda atılan her adımın engellendiğini hatırlatan Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
?1925 yılında Haliç?te yerli sermaye ile gerçekten önemli bir savunma sanayi fabrikası kurulmuştur. 2?nci Dünya Savaşı yıllarında bu çabalar hız kazanmıştır. Nuri Demirağ kendi geliştirdiği uçakları, kendi fabrikasında üretmeye başlamıştır. İlk etapta eğitim ve küçük yolcu uçakları üreten bu fabrika, tek parti yöneticilerinin basiretsizliğinin kurbanı olmuştur. Bu fabrika atıl hali getirilmiştir. Nuri Demirağ uçaklarını almayan dönemin THK başkanı kendini ?Amerika?nın verdiği bedava uçak dururken fabrikanızdan para ile sipariş verirsem yarın bu millet beni asar? diye savunmuştur. Nuri Demirağ?ın uçak fabrikasının dışarı ihracat yapmasına dahi izin verilmemiştir. Tüm hayatını uçmaya adayan Vecihi Hürkuş?un gayretleri, sürekli engellenmiştir, sabote edilmiştir. Uçak bombaları ve motor üreten Şakir Zümre ise karşısına çıkartılan engeller nedeniyle işini önce tarım aletleri yapımına, ardından da soba imalatına çevirmiştir. Kafkas İslam Ordusu komutanı Nuri Paşa?nın hikayesi tam bir ibret vesikasıdır. Ordunun dağıtılmasının ardından uzun yıllar yurt dışında yaşamak zorunda kalan Nuri Paşa İkinci Dünya Savaşı öncesi yeniden ülkemize dönüp savunma sanayi projelerine girişmiştir. Zeytinburnu?nda bir depoyu satın alan paşa, burayı silah üreten bir fabrikaya dönüştürmüştür. İşler büyüyünce bu fabrika Sütlüce?ye taşınmıştır. 1949 yılında bu fabrika aralarında Nuri Paşa?nın da olduğu pek çok kişi ile birlikte şüpheli şekilde havaya uçmuştur. Ölenlerin cesetlerine dahi ulaşılamadı. Böylece ülkemizin önemli bir savunma sanayi hamlesi resmen yok edilmiş oldu. Türkiye Kıbrıs Barış Harekatına kadar adeta üzerine ölü toprağı serpilmiş şekilde tamamen dış yardımlara bağlı kalmıştır. Kıbrıs Barış Harekatı?nda ülkemizin mühimmattan yedek parçaya, bütün bunlarla birlikte telsiz muhaberesinde bile her alanda yaşadığı ambargo durumun vahametini anlamaya başlamamıza vesile olmuştur. Buna rağmen gereken adımlar uzun yıllar yeterli düzeyde atılamamıştır. Yerli otomobil Devrim?in hikayesi malumdur. Hazırcılığın cazibesi bir kez daha galip gelmiştir. Rahmetli Özal bu gerçeği fark ettiği için savunma sanayi müsteşarlığı kurmuştur. Dönemin şartları çerçevesinde bir takım önemli çalışmalar başlatılmışsa da 2003 yılına geldiğimizde savunma sanayi ihtiyaçlarımızın ancak yüzde 20?si yerli imkanlarla karşılanabilir durumdaydı.?
9549,89%1,94
34,54% 0,18
36,00% -0,62
3005,99% 1,50
5006,70% 1,01