2018-2019 Eğitim ve Öğretim yılı ilk kez okula gidecek çocuklar için uyum eğitimi ile başladı. Öğrenciler, sınıf öğretmenleri ve arkadaşları ile tanışmak için okullara alınırken, yine bazıları mutlu bazıları ise tedirgindi. Uzman Doktor Mehmet Yavuz, okul konusunda kaygı yaşayan çocuklara ve ebeveynlerine yardımcı olabilecek öneriler verdi. ?Sorunu çözebilmek için okul korkusunun sebeplerini anlamamız gerekir? diyen Yavuz, temelde 2 sebep olduğunu, çocuğun kaygılarının genellikle ev ya da okul ortamından kaynaklandığını belirtti. Buna göre okula yeni başlayanlar genellikle girdikleri ortamda aşırı otoriter kişiler gördükleri ya da utangaç oldukları için zorlanırlar. Ancak bazen de kendi aile ilişkileri nedeniyle okul konusunda isteksiz olabilirler. Aşırı korumacı anne babalar, çocuklara dış dünya ile ilgili korkular yükleyerek onların sosyalleşmesini geciktirebilir. Bunlara ek olarak, eğer evde hasta ya da yaşlı bir anne, baba veya anneanne varsa çocuk kendisi giderse bu kişinin ölebileceğinden, onu bir daha hiç görmeyeceğinden korkabilir yani bir çeşit ayrılık anksiyetesi hissedebilir.
Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) tarafından uygulanan ?Okula Uyum Haftası?, öğrencilerin okul kaygılarını gidermek ve okul ortamını sevdirmek; dersler başlamadan önce öğrenme ortamını, öğretmen ve arkadaşlarını tanımalarını sağlamak amacıyla 2006-2007 Eğitim ve Öğretim yılından beri sürüyor. Bu uygulamanın temel amacı, çocuk, aile ve öğretmelerin tanışmasının yanı sıra öğrencilerin arkadaşları ile birlikte oyun oynayarak kaynaşmaları.
Bu arada pazartesi günü başlayan uyum haftası, 14 Eylül Cuma günü sona erdi.
?Uyum Haftası?, pek çok çocuğun yabancılığını atmasına yardımcı oluyor
On yılı aşkın süredir, ilk kez okula gidecek öğrencilere uyum eğitimi veriliyor. 10 Eylül Pazartesi günü oryantasyon için diğer öğrencilerden bir hafta önce sınıflara giren çocukların yine son derece heyecanlı oldukları görüldü. Önceki yıllarda daha çok rastlanan ağlayıp annesinin elini bırakmayan çocukların sayısı daha azalsa bile bazı çocuklar için ailelerinden uzakta, tek başlarına yabancı bir ortama girmek hala tedirgin edici bir durum. Bu nedenle aileleri ile birlikte okullara gelen çocuklardan bazıları son derece mutlu ve istekli bir şekilde sınıflara girerken kimi öğrenciler ise anne-babalarından ayrılmakta güçlük yaşadılar.
REEM Nöropsikiyatri Klinikleri?nin Kurucusu ve Yöneticisi olan Uzman Doktor Mehmet Yavuz, sınıf öğretmenleri ve pedagogların desteğine karşın, çocuklarının okula uyumu konusunda zor bir hafta yaşayan anne babalara, öncelikle kendi kaygılarını dizginlemelerini öneriyor.
Anne ve babadan ayrı kalmak, çocuk için temel korkulardan biri
Doktor Mehmet Yavuz?a göre çocuk için en temel korkulardan biri anne ve babadan ya da bakım veren kişiden ayrı kalmaktır. Çocuk için anne, güven ve sığınılacak liman demektir. Çocuk okula başlama ya da benzeri nedenlerle annesinden ayrılırken, ona ne zaman tekrar kavuşacağı konusunda kaygı yaşar. Hatta bir daha annesini hiç göremeyeceği korkusu içerisinde olabilir. Bu nedenle ayrılık anksiyetesi ve korkusu yaşayan çocuklarda, anne-çocuk arasındaki güven ilişkisi tam olarak oturmamış olabilir. Ya da çocuk, annesi ile tekrar bir araya geleceği konusunda şefkatli ve anlayabileceği bir şekilde ikna edilememiştir. Benzer şekilde evde bir evcil hayvan olması, hasta ya da yaşlı kişilerin bulunması durumunda okula yeni başlayan çocuklar, kendileri gittiğinde bu kişilere ya da arkadaşlık ettikleri ev hayvanlarına bir daha ulaşamayacaklarını düşünerek kaygılanabilirler.
Hayatın ilk yıllarında anne ile kurulan ilişki, tüm yaşamı etkiler
Çocuğun bakım vereni ile yaşamın ilk yıllarında kurduğu ilişki, sonraki yıllarda onun sosyal ilişkilerini büyük oranda etkilemektedir. Bakım veren kişi çoğunlukla annedir. Annenin çocuğa verdiği emniyet duygusu ve sağlanan güvenli bağlanma koşulları, duygusal gelişim üzerinde büyük etki bırakır. Maymunlarla yapılan çeşitli deneyler de bu görüşü desteklemektedir. Anneden yoksun kalan ya da güvenli bir bağlanma ortamı yakalayamayan çocuklar, ilerleyen yaşamlarında sosyal beceriler konusunda geride kalıyor; içe kapanıklık, yetersiz okul başarısı bozuklukları gösterebiliyorlar.
Çocuğun annesi ya da annesinin görevlerini üstlenen kişiyle kurduğu ilişki, yaşamın geri kalanında da referans olacak türden bir ilişkidir. Annenin verdiği sıcaklık, bebeğin ihtiyaçlarını karşılamak konusundaki özeni, gerektiğinde orada olacağına dair güven duygusu, çocuğun ileride yaşayacağı ilişkilerde belirleyici olmaktadır. Biraz basite indirgersek çocuk anneyi nasıl algılarsa geri kalan insanları o şekilde bilir. Elbette çocuğun böyle bir ilişkiden çıkardığı tek sonuç annesiyle ilgili değildir. Çocuk kendi değerini de bu ilişkiye bakarak bulmaya çalışır. Olaylara göre gözlemler yapar ve özbenlik algısını tüm bunlarla birlikte oluşturur.
Birkaç günde geçecek basit bir korku mu, yoksa okul fobisi mi?
Çocuklarda okul fobisi sık karşılaşılan bir sorundur. Sabahları kendini gösteren baş ağrısı, kusma, karın ağrısı, ateş gibi belirtiler, çocuğun okula gitmeye karşı gösterdiği aşırı tepki, bu fobinin işaretleridir. Çocuğun evde kalmasına izin verildiğinde bu belirtilerin hızla ortadan kalkması şaşırtıcı olmaz.
Her birey, tanımadığı bir ortama girdiğinde alışmak için zamana ihtiyaç duyar. Çocuklar da el üstünde tutuldukları ev ortamından, kurallara uymalarının beklendiği okul ortamına geçişte bocalayabilirler. Oldukça normal olan bu durum çocuğun inatla okula gitmek istememesi durumunda fobi başlığında değerlendirilir.
Okul korkusu aşmak için çocuğa bir süre tolerans tanınması gerekir. Ebeveyn, belki ilk birkaç gün okula çocukla birlikte gidip onu bekleyerek, terk edilmediğini ve okula gitmenin normal olduğunu çocuğa anlattığında bu korku aşılabilir. Ayrıca okul korkusunu aşmak için, anne-babaların ilk günlerde servise binme ya da sınıfa giderken ayrılış anını fazla dramatize etmemeleri ve doğal bir duyguyla, fazla uzatmadan ayrılmaları gerekmektedir.
Okul fobisi çözümlenemezse depresyona dönüşebilir
Okula gitmek istemeyen çocukların pazar akşamları huysuzlaşmaya başladıklarını görürüz. Eğer anne baba, çocuğa çok tolerans tanır ve çocuğun okula gitmemek adına hastalık tablosu sergilemesine onu şımartarak yanıt verirse, bu bir alışkanlık haline dönüşebilir. Okula gitmek istemeyen çocuklarda uyku sorunları görülmesi yaygındır. Eğer okul fobisi ağırlaşırsa ileri aşamada depresyona dönüşme riski taşımaktadır.
Anne ya da babasına aşırı bağımlı ilişki kuran çocuklar ya da sürekli endişeli ebeveynlerin çocuğu olan çocuklar, daha fazla okul korkusu yaşarlar. Okul korkusuna karşı çocuğa baskı uygulamaktan kaçınmamız gerekir. Tavrımız öğrenciye okulun faydalarını anlatmak, okulu sevdirmek üzerine kurulursa daha iyi sonuç verecektir. Bu aşamada çocuğun gerçekten okula gitmemesini gerektirecek önemli bir sebep olup olmadığı da çok iyi araştırılmalıdır. Gereği halinde aile mutlaka eğitimcilerle, okul yönetimi ya da veliler ile dayanışma içerisinde bulunmalıdır. Çok nadiren de olsa okulda şiddet davranışı sergileyen, başkalarına güç gösterisinde bulunan saldırgan çocuklar, sinirli öğretmenler ya da okul çevresindeki başka ürkütücü faktörler, gerçekten çocuğun okuldan korkmasına neden olabilir. Bundan dolayı ilk sınıfları geçen bir çocuk okula gitmek istemiyorsa ailelerin ilk görevi çocuğa çok anlayışlı davranarak gerçek nedeni ortaya çıkartmak olmalıdır. Ama zaman içinde tüm faktörler izlendiğinde, değişiklik yapıldığında bile çocuk okula gitmemek için bahaneler üretiyorsa burada dikkatimiz okuldan çok çocuğun davranışlarını yeniden düzenlemek üzerinde toplanmalıdır.
Sadece ilk sınıflarda değil, daha büyüklerde de okul korkusu olabilir
Okul konusunda hissedilen korkular sadece ilk güne özel değildir. Eğitim süreci boyunca farklı korkular da başlayabilir ya da var olanlar aşılabilir. Kimi zaman ilk başladığı okulu değiştiren çocuklarda da tekrar bir korku dönemi yaşanabilir. Yabancı bir ortamda, tanımadığı kişilerle bulunmak gerginlik yaratabilir. Kimileri bunu bir şaka yaparak, bisküvi ikram ederek ya da kalem isteyerek hızla aşabilir. Çok sosyal olmayanlar için ise buzları eritmek kolay değildir. Oyunlara dahil olamamak, arkadaş edinememek, sevilmeyeceklerini düşünmek yaygın durumlardır. Otoriter öğretmenler, sözlüye kalkmak, sınava girmek, ailesine şikayet edilmek, sınıfta alay konusu olmak da bu dönemin en büyük endişeleri arasındadır. Özellikle başarısız olmak ve alay edilmek, okul yıllarındaki çocukların sıklıkla hissettiği kaygılardır. Bu noktada eğitimcilerin ve idarecilerin bilinçli yaklaşımları da büyük önem taşımaktadır.
Annelerdeki servis ve trafik korkusu, okul korkusundan daha yaygın
Son yıllarda Türkiye?den ve Amerika gibi uzak ülkelerden okulda şiddet konusunda o kadar çok korkutucu haber aldık ki, annelerin evham duygusu eskisine göre daha da arttı. Günümüzde ailelerde hissedilen, taciz, uyuşturucu, hırsızlık, kaçırılma, okulda, serviste ya da trafikte bir sorun yaşanır mı korkusu, çocuklardaki okul fobisinden daha baskın hale geldi. O nedenle aileler tüm riskleri ortadan kaldırmak için gösterdikleri gayretlere ek olarak çocuklarına ve topluma güvenmek konusunda daha dikkatli olmalı, kendi tedirginliklerini çocuklarına yansıtmamaya özen göstermeliler.